Caligari'den Hitler'e: Weimar Cumhuriyeti’nden Nazizm’e Doğru Alman Sineması
HAYAL PERDESİ - Kitap/Dergi 07.02.2012

Caligari'den Hitler'e: Weimar Cumhuriyeti’nden Nazizm’e Doğru Alman Sineması

 

1919 ile 1933 yılları arasında Almanya, tarihinin en karmaşık dönemlerinden birini yaşar. Birinci Dünya Savaşı’ndan yenilgiyle çıkan Alman monarşisi lağvedilip Milli Meclis tarafından Weimar Cumhuriyeti kurulur. Nazi Partisi’nin 1933 yılında iktidara gelmesiyle tarihçilerin son bulduğunu kabul ettiği Cumhuriyet sosyalistlerin, milliyetçilerin, burjuvaların, Birinci Dünya Savaşı’ndan yenilgiyle çıkan Alman işçi sınıfının, yükselen orta sınıfın, Alman toplumunu biçimlendiren birçok sosyal tabakanın, siyasetlerin ve ideolojilerin savaş alanıdır. Her ne kadar liberal bir demokrasi kurma düşüncesiyle yola çıksa da, Weimar Cumhuriyeti birçok tarihçi tarafından Nazizm’e giden yolun örüldüğü bir dönem olarak da değerlendirilir.

Dönemin sanatsal yapısı ise yüksek bir ivmeyle ilerleyen, farklı denemelere açık, bir yandan da endüstrileşen ve metalaşan bir görünüm sergiler. O yılların yükselen sanat formu sinema ise Weimar Cumhuriyeti’nde kendine büyük bir yer edinir ve devlet desteğiyle ilerler. Dönemin saygın entelektüellerinden Siegfried Kracauer ise yeni sanatsal anlayışları cumhuriyetin içinden Frankfurter Zeitung gazetesinde analiz etmiş ve Nazilerin iktidara gelmesiyle Paris ve Amerika’da devam ettiği yazılarında dönemin karakteristik özelliklerini sosyolojik ve psikolojik açıdan incelemiştir.

Her ne kadar Frankfurt Okulu Türkiye’de ilgi görse ve birçok çalışma Türkçe’de yayımlansa da Siegfried Kracauer’in çalışmaları yakın zamana kadar Türkiye’de yayımlanmamıştı. Art arda gelen iki kitap bu alandaki boşluğu dolduruyor. De Ki Yayınları’ndan çıkan Caligari’den Hitler’e: Alman Sinemasının Psikolojik Tarihi ve Metis Yayınları’ndan çıkan Kitle Süsü kitapları, Kracauer’in Weimar Almanyası çözümlemelerini okumak için önemli birer başlangıç.

Sinemanın geniş alıcı kitlelerine seslenmesiyle artan, Eisenstein, Dziga Vertov, Rudolph Arnheim, Bela Balazs gibi isimlerin yazdığı film teorileri arasında Siegfraid Kracauer önemli bir yerdedir. Yazar Theory of Film: A Redemption of Physical Reality kitabında sinemanın gerçekliğe sarılması gerektiğini belirtmiştir. Kracauer film çözümlemelerini bu kitapta yazdığı teoriler üzerinden ilerletmiştir. Caligari’den Hitler’e kitabı da Kracauer’in film teorilerinin belirli bir dönemin sinemasal anlayışı üzerinden uyarlanmasıdır.

Kracauer, bu kitabını ABD’de yazmıştır. Nazi rejiminden kaçıp Paris’e yerleşen ve Museum of Modern Art ve Rockefeller Bursu’yla ABD’ye davet edilen Kracauer’in kitabı yazma süreci Leonardo Quaresima’nın önsözünde ayrıntılı bir şekilde anlatılmış. Bunun yanında Quaresima, önsözünde kitabın yazılış sürecini ve yansımalarını kapsamlı olarak ele alır.

Kracauer’in kitabı dört ana bölümden ve sonradan eklenen Nazi sinemasına dair bir bölümden oluşuyor. Kracauer kitabını tarihsel bir sıralama içinde kurguluyor. 1895-1918 yıllarını kapsayan İlk Dönem bölümü Almanya’da sinemanın ilk örnekleriyle devlet ve büyük bankaların ortaklığında kurulan UFA yapım şirketinin kurulmasına kadarki dönemi inceliyor. 1918-1924 yıllarını kapsayan Savaş Sonrası Dönem, 1924-1929 yıllarını ele alan İstikrar Dönemi, 1930-1933 yıllarını ele alan Hitler Öncesi Dönem ana bölümlerdir. Bu bölümlere ek olarak 1942 yılında broşür olarak yazdığı “Propaganda ve Nazi Savaş Sineması” bölümü de eklenince kitap tam bir tarihsel dönemin panoramasını sunar.

Kracauer’in tarihsel bir sıralama içinde gitmesi, bir yandan kitaba “Alman sineması tarihi” anlamı yüklüyor. Fakat bunun yanında, kronolojik ilerlemenin Alman toplumunun ve sinemasının hareketlerinin günbegün incelenmesi açısından da önemi var. Kitabın isminde vurgulandığı gibi Alman sinemasının ve toplumunun Dr. Caligari’nin Muayenehanesi (Das Cabinet des Dr. Caligari, 1920) filminden nasıl Nazi rejimine doğru savrulduğunun kronolojisi bir anlamda.

Kracauer kronolojik gidişatın yanında film örnekleriyle ilerlemeyi tercih ediyor. Dr. Caligari’nin Muayenehanesi filmi zorbalık ile kaos arasında kalma ruhunu, zorbalıktan kaçtıkça kendini karmaşada bulan Alman ruhunu imler. Dr. Caligari filmi bu noktada önemlidir; çünkü Weimar sinemasının ilerleyen yıllarını belirleyen temel konuları miras bırakmıştır. Halen dengesini bulamamış ve Bolşevizm korkusuyla tutuşmuş halk kendini Nosferatu ve Dr. Mabuse gibi filmlere yönlendirir. Anarşi ve zorbalık arasında kalan halkın kötü kaderi lanetlediği Der Mude Tod, Die Nibelungen filmleri sosyal fenomenlerin sinemadaki yansımasıdır.  Ve Birinci Dünya Savaşı’ndan yenilgiyle çıkan kitlelerin isyanının nasıl boyun eğmeye evrildiğini gösteren filmlerdir.

Siegfried Kracauer’in inceleme yöntemine biraz da değinmekte fayda var. Kracauer’in analizindeki belirgin noktalardan biri onun filmlerle toplumsal yaşam arasında ördüğü sıkı ilişkide saklı. Kracauer’in analizinde her film toplumdaki dalgalanmalarda bir yere oturuyor ve belli bir sinematografik anlayışın parçası. Dönemlerle filmler arasında toplumbilimsel ve psikolojik bağlar kuruyor.  Caligari’den Hitler’e hakkında küçük bir internet taraması yapıldığında en çok karşılaşılan yorumlardan biri Kracauer’in Weimar dönemi filmlerini ve özellikle dışavurumcu filmleri Nazizm’in ve Hitler’in bir habercisi olarak gördüğü. Bu yorumun kitabın metodunu kavrayamamaktan ileri geldiğini düşünüyorum. Kracauer, Weimar sineması ile Nazizm arasında direkt bir bağ kurmak yerine, devingen bir yapıda filmleri ve dönemi analiz ediyor. Kracauer’in kitabına bakarken incelenmesi gereken husus Weimar döneminin de filmleri kadar devingen olduğu ve müthiş bir paylaşım alanı olduğu. Weimar Almanyası’na bugünden baktığımızda Nazizm’e giden yolların nasıl adım adım örüldüğünü görebiliriz, ancak aynı şekilde Weimar Cumhuriyeti’nin sosyalizan öğelerinin de bunun içinde devindiğini unutmamak gerek. Diyalektik bir metod üzerine analizini kuran Kracauer toplum, endüstri, sanatsal ifade tarzları ve ideolojiler arasında gelgitler oluşturur. Bir toplumsal fenomen içindeki zorbalık ve korku nüvelerinin (ki burada sinema oluyor) nasıl farklı toplumsal fenomenleri (Nazizm) doğurabileceğini açıklar.

Kracauer’in incelemesindeki eleştirilen yönlerinden biri de filmleri, hikâyeleri üzerinden değerlendirmesi. Her ne kadar kitabın isminde de bahsedildiği üzere “Alman Sinemasının Psikolojik Tarihi” üzerinden bir inceleme olsa da; incelemenin temelinde derin bir estetik göz olduğu da unutulmamalı. Quaresima da önsözünde, Kracauer’in filmlerden sahnelerle ilgili ayrıntılı taslaklar hazırladığını ve notlar aldığını belirtir. Burada bir parantez açıp Kracauer’in Theory of Film kitabında ele aldığı fotografik göz kavramına bakabiliriz. Sinemaya fotoğraf temelli bakan Kracauer, filmin temelinin fotoğraf olduğunu düşünür. Bu nedenle, her ne kadar Caligari’den Hitler’e bir psikolojik ve sosyolojik bakış açısının ürünü gibi görünse de, Kracauer’in sinemaya bakışındaki temel teorilerin Caligari’den Hitler’e kitabındaki analizlere nüfuz ettiğini not etmek gerek.

Batı akademisinde sadece sinema değil, psikoloji ve siyaset bilimleri eğitiminde de kaynak eser olarak kullanılan Caligari’den Hitler’e: Alman Sinemasının Psikolojik Tarihi Türkçe’deki sinema çalışmalarında büyük bir boşluğu dolduracak gibi gözüküyor. (Kültigin Kağan Akbulut)

 

ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - [email protected] Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..