!f İstanbul'un Ardından
HAYAL PERDESİ - Gündem 26.02.2014

!f İstanbul'un Ardından

 

13’üncü !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali, Uluslararası Jüri ve SİYAD jürisinin İranlı yönetmen Şahram Mokri’nin Balık ve Kedi filmine Keşif ödülü vermesiyle sona erdi. Dünya sinemasının izleyicinin önüne yeni şeyler koymak için çabalayan genç yönetmenlerinin yarıştığı Keşif bölümünün ve bu sene yarışmaya dönüşen Aşk ve Başka Bi’ Dünya bölümünün filmlerine göz attık.

Aynı adlı kendi romanından uyarladığı Kurtuluş Ordusu filmiyle festivalin öne çıkan isimlerinden olan Fas doğumlu Abdullah Taya, Fas’ta doğup Cenevre’ye giden eşcinsel bir çocuğun ilk gençlik dönemlerinden başlayıp üniversite yıllarına atlayan hikâyesini anlatıyor. Fas toplumunda yaşanan ancak konuşulmayanları aktarma düşüncesiyle yola çıktığını belirten yönetmenin filmi de kendi hayatından esinler taşıyor. Sessizlikler ve bakışmalarla ilerleyen film üçüncü dünya ülkesindeki patriarkal ilişkilere dair sağlam bir bakış.

!f 2010’da tanıştığımız Hişam Zaman’ın Kar Yağmadan Önce filmi Irak’tan Türkiye’ye, Almanya’dan Norveç’e uzanan bir hikâyeyi anlatıyor. Ağanın oğluyla evlendirilmeye karar verilen Kuzey Irak Kürt bölgesindeki bir kadının sevgilisiyle kaçmasının ardından kardeşini bulup namusunu temizlemek için peşine takılan 16 yaşındaki Şiyar’ın plastiğe sarılarak bir petrol tankeri içerisinde başlayan yolcuğunu ve bu yolculuk peşinde aşkı bulmasını izliyoruz. Kürt sinemasının “stilize” kanadında örnekler veren Hişam Zaman Kürt coğrafyasındaki feodal ilişkilerden batılılaşmaya, İstanbul’daki sokak çocuklarından göçmenliğe kadar birçok sorunun sınırlarında dolaşıyor. Başrolü paylaşan Abdullah Tahir ve Suzan Ilır’ın oyunculukları ise filmin kıymetini artırıyor.

İlk uzun metrajlı kurmaca filmi Bencil Dev ile Keşif’e katılan Clio Barnard ilk filmi olmasına rağmen olgun bir dil tutturuyor. Festival kataloğundaki “Andrea Arnold’un alt sınıf İngiltere’sini düşün…” ve “Dardenne’lerdeki masumiyet…” sözleri filmi güzel tanımlıyor. Film bu açıdan “tipik BFI” izlenimi yaratsa da sinematografisinin gücü ile sağlam bir dostluk, kayıp ve yas öyküsü oluşturuyor.

Geçtiğimiz yıl “Başka bir dünya mümkün” diyen filmleri bir araya getiren bir bölüm olarak ortaya çıkan Aşk ve Başka Bi’ Dünya bu sene hem bir yarışmaya dönüştü, hem de filmlerin yönetmenlerinin ve yapımcılarının Salt’ta yaptıkları sohbetlerle yaratıcı gücün nasıl kullanılacağına dair bir platform işlevi gördü. Latin Amerikan Film Festivali programlamacısı ve IndieBrazil Film Festivali’nin sanat yönetmeni Sandro Fiorin, Selanik Film Festivali’nin belgesel bölümünün programlamacısı Tanos Stavrapulos, Türkiye’den ise şair ve yazar Bejan Matur’dan oluşan jüri “… oy birliği ile; İstanbul’un ruhunu müzik aracılığıyla derinden hissettiren, şehri canlı bir organizma gibi sunan, Anarşik Armoni filmini ödüllendirmek istiyoruz.” diyerek ödülü filmin yönetmeni Koray Kaya’ya verdiler.

Stravinsky, Schönberg ve Cage’in müzik üzerine teorileriyle başlayan film günümüz müzisyenlerinin sanat pratikleri ve teorisi üzerine düşüncelerine dalıyor ve gezi direnişi sürecini de bu teoriler ışığında görselleştirmeye “çalışıyor.” Ancak ne var ki fazlasıyla müzik dünyasının içinden konuşması, birçok müzik belgeselinde gördüğümüz gibi müzisyenlerin konuşarak kendilerini ifade etmekte yaşadıkları güçlük ve sinematografisindeki ağır sorunlar (çekilen her güzel görüntü filme eklendiği için fazlasıyla uzun) Anarşik Armoni’yi festivalin en zayıf filmlerinden yapıyor. Jüri kararındaki “Koray Kaya’nın başarısı, şehrin sokaklarından, yapılarından çıkan seslerin atonal dev korosunu toplumsal bir olaya başarıyla bağlamasıdır. Filmin anlatımında, atonal müziğe yaklaşan bir tavrın tercih edilmiş olmasındaki yenilik, kararımızda belirleyici oldu.” gerekçesi filmde sadece yapılmaya çalışılan ancak olmamış bir düşünce olarak kalıyor. Anarşik Armoni’nin sağlam bir sinematografik danışmana ihtiyacı var.

2011 Ocak ayında Kahire’de başlayan ayaklanmalardan 2013 kışına kadarki süreçte Mısır’daki toplumsal ayaklanma sürecini ve iktidar değişimlerini Tahrir Meydanı üzerinden ele alan Meydan Aşk Aşk ve Başka Bi’ Dünya bölümünün en güçlü filmlerindendi. Örgütsüz bir genç olan Ahmed, Müslüman Kardeşler üyesi Mecdi ve tanınmış bir oyuncu olan Halid Abdullah etrafında dönen film Mısır halkının rejim baskısı altında geçen yıllarının yarattığı siyasi boşlukları, farklı ideolojilere sahip karakterler arasındaki çatışmaları ve günümüz ulus devletlerinin çelişkilerini başarılı bir dille aktarıyor. Uluslararası ilgi nedeniyle çekinceyle yaklaştığım ve özellikle ilk on beş dakikasındaki dili nedeniyle oryantalist bir anlatım sunan film sonrasında kıvamını buluyor ve Mısır siyaseti ve siyasetteki halk katılımı üzerine ders niyetine bir belgesele dönüşüyor. 2013 Sundance Film Festivali’nde Seyirci Ödülü ve Toronto Film Festivalinde Halkın Seçimi ödülü alan film 2014 yılı Oscar’larında da En İyi Belgesel dalında aday oldu. Türkiye’de de 28 Şubat haftasında gösterime gireceği açıklandı.

Radikal bir örgüt olan Move ile Philadelphia şehir yönetimi arasındaki gerilimli ilişkiyi ve 1985 yılında şehir yönetiminin örgüt üyelerini evden çıkarmak için yaptığı operasyonun felakete dönüşmesini izlediğimiz Bırakın Yansın güçlü bir belgesel olarak karşımızdaydı. Sadece olayın değerlendirildiği mahkeme sürecinin ve arşiv görüntülerinin kullanıldığı film hukuk, radikal gruplar, yönetim ve şehir halkı arasındaki gerilimi yansıtıyor. (Kültigin Kağan Akbulut) 

 

 

ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - [email protected] Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..