Sosyal bilim kitaplarıyla tanıdığımız Yordam Kitap ikinci sinema kitapları İsyan ve Devrim Filmleri’ni yayınladı. Yeşim Dinçer tarafından hazırlanan kitap Bülent Görücü, Çağrı Kınıkoğlu, Necla Algan, Seray Genç, Zahit Atam gibi yazılarını yıllardır çeşitli sol/sosyalist dergilerde okuduğumuz yazarların dünya sinemasından isyan ve devrim temalı on dört filmin analizinden ve Dinçer’in kısa özet ve yorumlarla film sayısını elliye tamamladığı ek bölümden oluşuyor. Kitap hem ülkemizdeki Marksist film eleştirisi birikiminin yansıması, hem de son yıllarda artan derleme film analizi kitaplığımız açısından önemli bir yerde duruyor.
Eisenstein’ın “… her film politiktir. Eninde sonunda ya kurulu düzene hizmet eder ya da ona karşı çıkar. İlk bakışta apolitik gibi görünen filmler suya sabuna dokunmadıkları için düzenin işine yarar ve bu anlamda politik sonuçlar doğururlar.” sözleriyle kitaba başlayan Yeşim Dinçer bu seçkide “ezilenlerin adalet ve özgürlük mücadelesine odaklanan, politik tarafını belli eden, isyan ve devrim ruhunu yaşatan filmlere yer verdik.” diyerek kitabın çerçevesini çiziyor.
Seçkide yer alan filmler yazarların kendisi tarafından seçilmiş, ancak hem tarihsel hem de ülke bazında dağılım bakımından adaletli bir seçki olduğunu görebiliriz. Potemkin Zırhlısı, Metropolis,Modern Zamanlar gibi farklı ülkelerden klasik filmlerden, Üçüncü Sinemanın kurucu örneklerinden…Karası’na ve Fırınların Saati’ne, Avrupa’dan 1900, Özel Bir Gün ve Ülke ve Özgürlük’e, Türkiye’den Yol’a ve İran’dan Sarhoş Atlar Zamanı’na uzanıyor. Yakın zamandan örnek ise V for Vendetta. Dinçer’in de belirttiği gibi her seçim nihayetinde özneldir ve bu kitap için de farklı yazarlar olsa farklı seçimler yapılabilirdi, fakat bu haliyle gayet tutarlı seçimler olduğunu görüyoruz. Kitapta isyan ve devrimi konu olarak ele alan filmler olduğu gibi, isyan ve devrimin filmin ruhuna, karakterlerin yaşamına inceden inceye sızan filmler de yer alıyor.
İsyan ve Devrim Filmleri kitabının en önemli kusuru ise bu tarz seçki kitaplarda çok karşılaştığımız bir sorun: Yazarların birbirlerinden bağımsız bir dil ve yazı formatında yazmaları sorunu. Bu tarz seçkilerde belli bir format üzerinden yazmanın, editöryel müdahalelerle yazı oluşturmanın kitapta sağlam bir anlam bütünlüğü yaratacağını, aksi takdirde kitabın zayıf bağlarla bir araya getirilmiş yazılar toplamı haline geldiği izlenimi yaratıyor.
Bunun yanında kitabın sonunda yer alan künye ve özet bilgileriyle film sayısını elliye tamamlayan “Kuzey’den Güney’e, kısa kısa…” bölümü genç okuyucu için alternatif bir kaynak anlamına gelse de, bunun yerine buradaki filmlerin benzer formatta çıkacak ikinci, hatta üçüncü kitaplarda kullanılabileceğini, böylece literatürümüze önemli bir seri kazandırılabileceğini düşünüyorum.
Sinema yayıncılığımızda son dönemde görülen akımlardan birinin de bu tarz farklı yazarlardan oluşan seçki kitaplarının artması olduğunu söyleyebiliriz. Metis Kitap’tan çıkan Umut Tümay Arslan’ın derlediği Bir Kapıdan Gireceksin: Türkiye Sineması Üzerine Denemeler kitabı, Doruk Yayınları’ndan çıkan ve farklı disiplinlerden yazarları buluşturan Gül Yaşartürk’ün derlediği Ve Sinema, Ayrıntı Yayınlarından bu hafta içinde çıkan Hüseyin Köse’nin derlediği Kara Perde: İran Sineması Üzerine Okumalar kitabı son dönemden birkaç örnek. Bu kitapların artmasının iki nedeni olabilir. Birincisi, 2000’lerden itibaren sinema üzerine yazmaya başlayan kuşağın artık yazılarını kalıcılaştırma ihtiyacı içinde olması. İkincisi de Türkiye’de gittikçe eriyen sinema dergiciliği nedeniyle yazarların kendilerine yeni mecralar aramaya başlaması. İsyan ve Devrim Filmleri eksikliklerine rağmen bu iki yönü de yansıtıyor. (Kültigin Kağan Akbulut)