Okuyucu Eleştrileri
Hayal Perdesi okuyucularından gelen film eleştirileri arasından seçtiklerini bu alanda yayınlıyor. Siz de yazılarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz.
28.04.2012 Amcam

Modernizmin Gülünçlüğü

Jacques Tati modernizme dair yapılan; “modernizm tek tip insan yaratır, modernizm insanı doğasından uzaklaştırır, modernizm homojen bir toplum ve içi boşaltılmış bir bireysellik dayatır” gibi eleştirileri filmlerinde sıklıkla dile getirir. Komediyi, hayata bakışını ve eleştirilerini aktarmakta bir dil ve üslup olarak rahat ve oldukça etkin bir biçimde kullanmıştır. Yarattığı Hulot tipini aynı zamanda kendisi oynamış ve bu tiple dünya çapında ünlenmiştir. Yönetmen, ince ince alay eden, ağır ağır taşlayan komedi üslubunu, güldürmekten çok gülünç olanın ortaya çıkmasına katkı sağlayan, sululuktan, mimikten çok uzak bir tiple sağlayabilmiştir şüphesiz. İlk iki filminden sonra ortaya çıkan, iyi niyetli fakat sakar, duyarlı fakat ifadesiz bu tuhaf tip, yönetmenin son uzun metraj filmine kadar vazgeçilmezi olmuştur.

Filmlerini oluşturmakta oldukça titiz çalışan yönetmen, Amcam (Mon Oncle, 1958) filmiyle, modern zamanları, “komik zamanlar” görüntüsü ve örüntüsü içinde sunmayı başaran ünlü yönetmen, diğer filmlerinde de “modern” olana tutumunu kendine has komedi anlayışıyla sıklıkla dile getirir. Modern ve tamamen mekanik olan bir ev üzerinden modernizmin mekanik ve determinist yanıyla olabildiğine dalga geçer film. Özel tasarım olan fakat asla rahat olmayan koltuklarda oturmak, sadece misafir geldiğinde fıskiyesi açılan balık heykelli bir havuza sahip olmak, modern ailenin ve dolayısıyla modern insanın sığ, kurgusal ve samimiyetten yoksun hayat ve mutluluk tasarımını ortaya koyar.

Filmin satır aralarını okuduğumuzda, Tati için modernizm, insanlık için bela olmuş/olacak yaşama ya da algılama biçimidir. İnsanların trafik ışıklarında aynı düzen içinde hareket etmesi, her gün aynı rutin içinde hayatlarını idame ettirmesi, insanları ve onların hayatlarını birbirlerine daha çok benzeştirirken, birbirlerine olan mesafelerini de o denli açar ve insanları kendi düzenleri içerisinde bir yalnızlığa mahkûm eder. Kişiler bu dayatılan düzen içerisinde özgünlük ve özgürlüklerini de kaybederler ve kurmaca olan bu düzenin oluşturmaya çalıştığı homojen bir topluluk hâline dönüşürler. Filmin sahnelerini incelediğimizde, Tati’nin bu tür vurguları kalın kalın altınlarını çizerek verdiğini görürüz. Tati modern ve geleneksel olarak tasarladığı iki mahallenin yaşama ve algılama biçimlerini yıkık bir duvarla ayırarak yan yana koyar ve böylelikle seyirciye ‘modern hayat’ ve ‘geleneksel hayatı‘ karşılaştırma imkânı tanır, “Doğrusu bu!” demeden. İki ayrı yaşama biçiminin tüm kodlarını tek tek yerleştirir sahnelere. Selamlaşma biçiminden, komşuluk ilişkilerine, mimari yapıdan, yemek yeme biçimlerine kadar birçok farklılığı izleriz karşılaştırmalı olarak film boyunca.

Modernizm bir ilerleme ve yeniliği ifade eder. Fakat bu yenilik geleneğin içinde, onu bozmadan, yıkmadan değiştiren bir yenilik değildir. Modernizmin geleneği yıkışını ve yepyeni bir biçimi dayatmasını, yeniyi ve eskiyi birbirinden tamamen ayıran bir duvarla resmedebiliriz ki yönetmen de böyle yapar. Yıkık bir duvarla iki dünyayı (geleneksel/modern) mekânsal olarak da birbirinden ayırarak anlamsal ayrılıklarını simgeler. Aynı zamanda Hulot’un duvardan geçerken düşürdüğü bir taşı itinayla yerine yerleştirmesi, yönetmenin kendine ait olan dünyanın yani ‘geleneksel olanın’ ufacık da olsa değişimine olan itirazıdır. Çünkü Tati, bu değişimin yıkıcı etkisinin farkında olacak kadar modernizme dışarıdan bakar.

Modernizm doğal olanın geri plâna itildiği kurallar ve kurgular bütünüdür. Ve modern toplum, bu kurallar ve kurguları -bilinçli ya da bilinçsiz- benimseyen insanlardan oluşur. Modernizmin bu ortak kurguyu benimseyen toplumsal yapısı, bireyin doğasının ihmalini de beraberinde getirir. Bir taraftan bireyselliğin içini boşaltır, diğer taraftan geleneksel ilişkileri yıkarak bireyselliği arttırır. Bireylere ya kurgusal mutluluk ya da mutsuzluk seçeneklerini sunar. Tati, filminin modern tipleri olan Gerard’ın ailesinin üzerinden bu durumu tanımlar. Modern anne ve baba, içinde bulundukları tamamen kurgusal dünyaları içinde samimiyetsiz bir biçimde, sahte bir mutluluk içinde yaşamlarını sürdürürler kendi trajikomik hallerinden bihaber olarak. Modernizmin bu kurgusal yapısı ancak ona dışarıdan bakan veya katılan biri tarafından anlaşılır/fark edilir. Bu anlamda çocuklar bu kurguyu öğrenene kadar hep modernizm dışıdır. Çocukluk, insanın doğasına en yakın zamanının ifadesidir çünkü. Bu modern ailenin komik trajedisini en iyi fark eden ve bu trajediden en çok pay alan evin küçük üyesi Gerard’dır bu bağlamda. Gerard, dışarıdan kirli gelen köpekten farksız muamele görür evin hanımı nazarında. Annesi ve babasıyla sıcak hiçbir etkileşim içinde görmediğimiz küçük çocuk, final sahnesinde babasının çocukça oynadıkları oyuna hasbelkader dâhil olmasıyla babasının gülüşüne ve okşamasına mazhar olur. Hikâyenin böyle bir sahne ile bitmesi “modern dünya, duygularımızı kuşatsa da henüz insanlığımızı tamamen ele geçirmedi.” mesajını verir gibidir.

Hulot’un eniştesinin müdür olduğu iş yerinin bir plastik fabrikası olması da manidardır. Film böyle bir görsel çözümleme ile modernizmin plastik hayatlar inşa ettiği imasının altını kalın bir çizgi ile çizer sanki. Hulot bin bir rica ve minnetle burada işe başladığında -modernizmin zorunlu bir sonucu olan- “seri üretim” hicvi de başlamış olur. Bütün gün aynı işi yapan fakat her fırsatta kaytarmaya çalışan gönülsüz işçiler, kontrolden çıktığında tuhaflıklara sebep olan söz dinlemez makineler, yönetmen tarafından oldukça sert bir şekilde eleştirilir, tabi komedinin acıtmayan diliyle.

Film, sesli bir film olmasına rağmen sessiz de izlense rahatlıkla anlaşılabilecek kadar görsel güce sahiptir. Hulot karakterinin dışında filmde yer alan anne, baba, komşular hatta çöpçü tiplemesi bile oldukça başarılıdır. Filmde sıklıkla tekrarlanan karakteristik hareketler tiplemelerin başarılarını güçlendirir. Örneğin her defasında süpüreceği yeri bırakarak yoldan geçenleri çevirip sohbet eden çöpçü tiplemesinde, espri çok sık tekrarlansa da sıkıcı olmayan bir belirginlik kazandırır tipe.

Ustalıkla icra ettiği güldürü sanatı Tati’nin, modernizmin hoyratlaştırdığı, tek tipleştirdiği insanlara ve mekanikleşen, renkleri solan dünyaya karşı isyanıdır. Bu isyanı, Hulot karakterine bürünerek, korkusuzca ve söyleyeceklerini ardına bırakmadan söyler. Ne de olsa mizah bir şeyleri kırmadan ve dökmeden söylemenin en kestirme yoludur.

ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - [email protected] Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..