33. İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale Uluslararası Yarışma’nın jüri başkanı olan, Bir Ayrılık (Jodaeiye Nader az Simin, 2011) filmiyle önce Berlin’de Altın Ayı, ardından En İyi Yabancı Film Oscar’ını kazanan ve bir sonraki filmi Geçmiş’le (Le passé, 2013) Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışan İranlı yönetmen Asghar Farhadi Boğaziçi Üniversitesi’nde bir sinema dersi verdi. Sinema yazarı Esin Küçüktepepınar’ın moderatörlüğünü yaptığı konuşmaya ilgi yoğundu.
Farhadi konuşmasının başında çocukken ilk izlediği filmin son yarım saatini izlemek zorunda kaldığını, bu nedenle film yapmanın ve sinemanın kendisi açısından o filmin geri kalanını düşünerek başladığını söyledi. Tüm filmlerinde karakterlerine eşit rol verdiğini belirten yönetmen, aralarında kadın-erkek, iyi-kötü diye ayrım yapmadığını vurguladı. Bunun da izleyicilerin karakterlerle olan ilişkisini dengelediğini ifade eden yönetmen, izleyicilerin karakterleri daha iyi takip etmelerine yol açtığını söyledi. Bu durumun kendisinin adalet ve eşitlik duygusundan kaynaklandığını belirtti. Filmler seyirciye bir düşünceyi dayatmamalı diyen Farhadi, seyirciye düşünmesi için alan bırakılması gerektiğini ifade etti.
Bir Ayrılık filminde izleyicilerin hiçbir karakteri tutmasını istemediğini söyleyen Farhadi, bazı seyircilerin kadına hak verirken, bazılarının erkeğe hak verdiğini vurguladı. Popüler filmlerde iyiler ile kötülerin belli olduğunu ve izleyicilerin ona göre izlediğini belirten yönetmen, “Günümüzde savaş iyiler arasında. Kim kazanırsa kazansın mutlu olacağız; ama aynı şekilde sevdiğimiz birini de kaybedeceğiz,” dedi.
Karakterlerle arama hem duygusal, hem de ahlaki mesafe koyuyorum diyen Farhadi, bazen senaryo yazarken karakterlere duygusal yaklaşıldığı için çok şey verildiğini; ancak her karakterle aynı duygusal yakınlığın kurulmadığını söyledi. Bunu çözmek için bütün karakterlere eşit fırsat verdiğini söyleyen Farhadi, “Bu yöntemi kullanırsak negatif karakter kalmaz filmde” dedi. Senaryo yazarken bir mahkeme ortamını hayal ettiğini söyleyen yönetmen, “Kendime hep bu mahkemede karakterlere yeterince konuşma hakkı verildi mi? Hâkim olarak onlara insaflı davrandım mı? diye soruyorum,” dedi.
Yazarken karakterlere yakın oluyorum ancak bunu yapmamam gerektiğini biliyorum diyen Farhadi, iyi ve kötünün sınırını belirleyecek bir metre olmadığı için bunu yaptığını söyledi. “Böyle bir metre var mıdır? Bu metrenin göstergeleri nelerdir? Medeniyet mi, vicdan mı, din mi? Bize neyin iyi, neyin kötü olduğunu bunlardan hangisi anlatır? Ben bu sorunu göze alarak karakterlerime nasıl adaletli davranırım?” diyerek senaryo yazdığını belirtti.
Salonlardaki dinleyicilerine Bir Ayrılık filminde siz olsanız kimi seçerdiniz diye soran Farhadi, dinleyicilerin çoğunun kararsız kalırım demesi üzerine, birçok insanın hayatta da böyle yaptığını kararsız kaldığını, seçim yapamadığını söyledi. “Ben de filmi çekerken seyircilerin izlediği gibi karakterlerimin neyi seçeceğini bilmiyorum” diyen yönetmen, kendisi için önemli olanın karakterlerinin hayat tarzları olduğunu söyledi.
Filmlerinde karakterlere eşit davranmasının, kimseyi yargılamamasının filmdeki bir kimseyi yargılamayın mesajı olup olmadığı sorusuna ise Farhadi, “Mesaj vermek sinemanın işi değildir, telgrafın işidir. Benim filmimde yargılama yok ama maalesef kimseyi yargılamayın gibi bir öğüt olduğu algılanmış. Hâlbuki hayatımızın her anında yargılama var. Benim filmlerim yargılamaların ne kadar zor olduğunu gösteriyor” diyerek sözlerini sürdürdü.
Filmlerindeki kadın karakterlerinin geleceği temsil ettiğini belirten Farhadi, erkek karakterlerin de daha çok geçmişi, geleneği temsil ettiğini söyledi. Bir Ayrılık filminde bu nedenle erkeğin babasının yanında kalmak istediğini, kadının ise yeni bir hayata, geleceğe yelken açtığını belirtti.
Türkiye sinemasından Yılmaz Güney filmlerini sevdiğini belirten Farhadi, İran halkının Yılmaz Güney filmlerine büyük ilgi gösterdiğini vurguladı. Son dönemde ise Türkiye sinemasından Nuri Bilge Ceylan’ı takip ettiğini söyledi. (Kültigin Kağan Akbulut)
Fotoğraf: Uygar Aydın