Son filmi ile Boğaziçi Film Festivali'ne konuk olan Mecid Mecidi çoğu sinemacının gözünde “doğru”, tutarlı ve hedef kitlesine ulaşan bir sinema yolculuğunun örneğidir. Kendi topraklarından beslenir; insana dair hikâyeler anlatır; kaygan bir melodram zemininde gidip gelen merhamet, kıskançlık gibi duyguları ön plana çıkarır; çok insan tarafından sevilir, beğenilir ve en önemlisi izlenir. Pek çok ödül aldığını da düşünürsek, çoğu sinemacının neden sinema yapmak istediği sorusunun cevapları Mecidi sinemasında toplanır. Bu yönüyle özellikle bu coğrafyada istese de istemese de bir rol model olan yönetmen yıllar boyu başarılı işlere imza attı. Bir Mecid Mecidi filminin bütün unsurlarını haiz olan Serçelerin Şarkısı’ndan (Avaze gonjeshk-ha, 2008) sonra da “naif” sinemasına bir çizgi çekti. Uzun bir yapım sürecinin sonunda ortaya koyduğu Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi (Muhammad: The Messenger of God, 2015) gerek sinematografideki gerekse senaryodaki “zorunlu tercihler” nedeniyle kendi sinemasından biraz uzaklaştı. Filmlerinin bütününde hissedilen yönetmen etkisi bu filmin sadece detaylarında görülebildi. Nitekim son filmi Bulutların Ardında’nın (Beyond the Clouds, 2017) da izleyicide bu tarz bir etki oluşturduğu söylenebilir. (Koray Sevindi)
(Yazının tamamını Hayal Perdesi’nin 62. sayısında okuyabilirsiniz.)