Hayal Perdesinin Gözünden
Türk Sineması Araştırmaları
29.04.2012 Pazarları Hiç Sevmem Başarısız Bir Deneme Kültigin Kağan Akbulut

Pazarları Hiç Sevmem reklam yönetmeni Rezzan Tanyeli’nin ilk uzun metrajlı filmi. Amerikan sinemasından bakarsak, Alexander Payne filmlerinden, Küçük Gün Işığım (Little Miss Sunshine, 2006)’dan esintiler taşıyan film, Türkiye sinemasında ise Issız Adam ve türevi filmleri ya da ikili ilişkileri ve aile mevzularını anlatan dizi filmleri hatırlatıyor. Basın bülteni ağzıyla söylersek, hayatlarının en kötü dönemlerinde tesadüf eseri karşılaşan Oğuz ve Deniz'in birbirlerine iyi gelmelerinin hikâyesi. Bütününde ise aile ve ölüm gibi temalar etrafında şekillenen bir film.

Pazarları Hiç Sevmem, antika Mercedes arabasına tutkuyla bağlı babalarının ölümü sonrasında babalarının son isteklerini yerine getirmeye çalışan iki erkek kardeşi anlatarak başlıyor. Anneleri ve diğer akrabalarla da zenginleşen film, şans eseri Oğuz’la karşılaşan ve peşinden giden Deniz’in hikâyesine odaklanıyor.

Ancak, ilk film olmasının ve yönetmenin reklam filmi yönetmenliğinden gelmesinin tüm kusurlarını taşıyor. Oğuz ve Deniz’in içinde bulundukları ruh hâli uzun bir süre anlaşılmıyor, anlaşıldıktan sonra da seyirciyle kolay kolay bağ kurulamıyor. Deniz’in nedensiz yere Oğuz’un peşinden koşmasının ya da Oğuz’un gelgitli tavırlarının nedenini seyirci sadece tahmin ediyor. Bunun yanında ikilinin ilişkilerindeki kaçan-kovalayan denklemi de yer yer kadın düşmanı bir noktaya varıyor. Yan karakterler ise, film içinde zenginleşmeden, filme sadece renk katmakla yetiniyorlar. Türkiye’deki dizi filmlerdeki karakter dramaturjisinden esinlenmiş yan karakterler filmin söyleminden ve ana karakterlerin ilişkilerinden de kopuk.

Film, görsel olarak da reklam ve televizyon estetiğinden etkiler taşıyor. Yaratılan aşırı stilize sahnelerden ve belli sahnelerde araya giren müziklerden sonra reklam filmi izliyor hissine kapılıyorsunuz. Özellikle taşra sahnelerinde ‘sanat yönetmeninin elinden çıkma’ köy, filmsel gerçekliğe darbe vuruyor. Her ne kadar Florent Herry’nin görüntü yönetmenliği çalışması filme derinlik katsa da bu görsel yapı havada kalıyor. Filmden en küçük bir atmosfer hissi almadan ayrılıyorsunuz.

Filmin bir diğer hasarı da çatısının bir türlü kurulamamasından kaynaklanıyor. İki insanın karşılaşma hikâyesi diye filmi izlemeye başlıyoruz, ancak bitmek bilmez bir girdaba giriyoruz ve ikilinin tanışmaları son yarım saate, birbirlerini bulmaları ise son beş dakikaya sığdırılıyor. Bütün film boyunca yavaş yavaş anlatılan hikâye, son kısımda toparlanmaya çalışılıyor. Ve bu nedenle kim kimin hakkında ne hissediyor anlamak mümkün değil. Neticede, Pazarları Hiç Sevmem Türkiye sinemasında başarısız bir deneme olarak kalıyor. Keşke senaryoya ve dramatik yapıya daha fazla önem verilse, oyuncular rollerine daha sağlam otursa, filmin çatısı daha iyi çatılsaymış demek kalıyor seyirciye de…

YORUM YAZ:
Ad Soyad:
Yorumunuz:
Kalan: (Sadece 600 karekter olabilir)
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - [email protected] Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..