Aralık 2013’te gösterime giren Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları filminin DVD’si geçtiğimiz günlerde raflardaki yerini aldı. Tolkien’in Hobbit kitabından uyarlanan üçlemenin ikinci filmi de görselliği ve aksiyonu ile günümüz sinema seyircisi tarafından heyecanla karşılanırken, yazarın sadık okurlarının beklentisinin altında kaldı. DVD’nin ekstra seçeneklerinde; film esnasında yaşanan çekim zorlukları ve çözüm yolları, Kuyutorman'dan Göl Kasabası'na giden uzun yolculuk, Dale Krallığı'nın etkileyici ve önemli sahnelerinin yaratılışının yanısıra film çekim ve müziklerinin yapım süreci seyirciyle buluşuyor.
Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları, izleyiciyi üçlemenin ilk filmi Hobbit: Beklenmedik Bir Yolculuk kadar hayal kırıklığına uğratmıyor. Bunda, izleyicinin yönetmen Peter Jackson’dan artık neleri bekleyebileceğini ve neleri beklememesi gerektiğini bilmesinin de etkisi büyük olmalı. Yine de yiğidi öldürüp hakkını yememek lazım: Gerek Ejderha Smaug ve Bard, Kuyutorman ve Göl Şehri gerek genel olarak tüm oyunculuklar etkili bir şekilde düzenlenip planlanmış.
Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları filminin ilk filmdeki gibi hikâye kurma ve hikâyeyi etraflıca anlatma endişesi taşımadığı için daha derli toplu bir senaryo ve kurguya sahip olduğunu, böylelikle daha kolay izlendiği söylenebilir. Öte yandan, önceki filmi saran garip hava bu filmde de fark ediliyor. Hobbit kitabını okuyanların muhtemelen sezinlediği gibi, olaylar, Orta Dünya’da geçiyor gibi görünse de aslında bu Orta Dünya’nın, karakter ve mekân isimleri dışında Tolkien’in yarattığı dünyayla esas itibariyle alakası yok.
J.R.R. Tolkien’in Hobbit’i üstü kapalı anlatımıyla az şey söylermiş gibi dururken çok şey ifade eden bir eserdir. Hikâyenin yalın kurgusu, şaşaalı olaylar değil, ilişki ağları ve konuşmalar üzerinden yürür. Tolkien, gerçekten büyük bir macerayı olabildiğince sade bir şekilde, bu maceranın şekillenmesinde ve maceracıların gelişmesinde etkisi olan amilleriyle ortaya koyar. Peter Jackson Hobbit’in on yıllar boyunca okuyanları etkisi altına alan hikâyesinin gücünü naifliğinden aldığına bir türlü inanamamış olmalı ki geçen filmde olduğu gibi bu filmde de temelden kurgusal ve karakter değişiklikler yaparak Hobbit’i güçlü bir hikâyeden eğlencelik bir CGI seyrine dönüştürüyor.
Böylelikle, Peter Jackson’ın Hobbit filmlerinin daha çok izlenebilmesi, popüler olması için anlamsız ve gereksiz aksiyon ve şiddet sahnelerine ve çiğ esprilere bu kadar ihtiyacı olduğunu düşünmesi izleyicinin aklına, “Acaba Peter Jackson Tolkien’in yapmak istediğini hiç anlamış mıydı?” sorusunu getiriyor. Sade, diyalogların sağlamlığı ile kurgulanmış ve ilişki ağları üzerinden karakterlerin gelişim ve değişimlerini gösteren bir film çekmek, bilgisayar efektleri ile yapılmış, ne kadar ileri teknolojiler kullanılsa da sahteliği bariz aksiyon sahneleriyle dolu bir film çekmekten aslında daha zor olduğundan mı? Bu tavır, bir yönüyle seyirciyi ve seyircinin potansiyelini de küçümsemek değil mi? Nitekim, film boyunca en çok beğenilen sahnelerden birinin, Bilbo ile Ejderha’nın konuştukları sahne olması, bu yargıyı kuvvetlendiriyor. Bu sahnenin beğenilmesinde, Ejderhanın çok gerçekçi canlandırılması ve Benedict Cumberbatch’in etkili seslendirmesi kadar, Bilbo ve Ejderha arasındaki diyalogun da katkısını göz önünde tutmak gerekir.
Bahsettiğimiz sığ dönüşümün en bariz örneği, Martin Freeman’ın ustalıkla oynadığı Hobbit Bilbo’nun, olaylardaki düğümleri çözen temel karakter olmasına rağmen, filmde aksiyon figürü haline getirilmiş Thorin veya gereksiz bir ekleme olarak görülebilecek Legolas, hatta Org Azog tarafından devamlı arka plana itilmesidir diyebiliriz. Esasen sıradan bir insanın kendini arayıp bulmasını konu alan ve hikâyede geçen olayların büyüklüğüne rağmen sadeliğini muhafaza etmeyi becerebilse klasikler arasında yer alabilecek Hobbit serisi bu haliyle, hayatları bir ejderhadan nasıl intikam alacaklarını düşünmekle geçen cücelerin, ateş püskürten bir ejderhayı, cüce ata-krallarının heykel kalıbının içine doldurulmuş eriyik altınla yakabileceklerini düşündükleri, filmin fantastik bir agresyonla örülü son sahnesi kadar manasız bir yerde duruyor. Bu sahne yerine Thorin ve Bilbo’nun hatta Balin ile Bilbo’nun konuşmalarından birine yer verilen bir sahne bile koyulsaydı, Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları bugün çok daha farklı değerlendirebilecek bir film olabilirdi. (Enes Çiçek)