Ahmet Uluçay, sinemayı çok fazla içselleştiren, filmlerindeki karakterlerle iç içe yaşayan ve Türk sinemasında iz bırakan bir yönetmen. Aynı zamanda doksanlı yıllardan sonra önemli bir ivme yakalayan Yeni Türkiye Sineması’nda pek çok sinemacıya ilham kaynağı olmuş bir figür. Köyünde kendi imkânlarıyla yaptığı kısa filmler çeşitli festivallerden ödüller alınca kendisine “köylü yönetmen” yaftası takılmış olsa da bunu gururla taşıyan, sinemaya olan aşkını ve insanlığa olan inancını her zaman taze tutabilmiş bir değer.
Uluçay, kısa filmlerini çekmek istediği uzun metrajlar için kaynak bulma amacıyla yaptığını dile getirir her zaman, ama çok güvendiği uzun metraj senaryoları için pek çok kişinin kapısını çalsa da uzun süre kimseden destek alamaz. Bu dönemde şiddeti günden güne artan hastalığının da getirisiyle oldukça zor bir zihinsel sürece girer. Küre Yayınları’ndan çıkan güncesi işte tam da bu dönemi anlatmaya başlıyor. (Koray Sevindi)
(Yazının tamamını Hayal Perdesi'nin 65. sayısında okuyabilirsiniz.)