Söyleşi
Cevdet Erek SÖYLEŞİ:Kültigin Kağan Akbulut "Abluka ve Sivas’ta yapmaya çalıştığım şuydu; tek bir estetiğe sahip, bütüncül bir ses/müzik yapısı kurmak."
07.04.2016 Ses, Ritim, Mekân ve Sinema
Cevdet Erek’i öncelikle çağdaş sanatçı olarak biliyoruz. Sesi, ritmi ve mekânı ele aldığı çalışmaları dünyada birçok yerde gösterildi. Erek’i sinema dünyası Sivas filminin Ses ve Müzik Direktörü olarak tanıdı. Ardından çalıştığı Abluka, filmin atmosferini güçlendiren ses kurgusuyla öne çıktı. Erek’in sinema filmlerine yaptığı ses ve müzik çalışmaları farklı disiplinleri bir araya getiren, sinemamızda deneyselin sınırlarını zorlayan işler olarak öne çıkıyor. Cevdet Erek’le sanat çalışmalarını ve sinemada ses ile müziği konuştuk.
 
Çağdaş sanat ve müzik dünyası sizi tanıyor ancak sinema dünyasında isminiz Sivas ile duyuldu. Bundan önceki çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
İki binlerin başından beri faaliyetimin büyük bölümünü çağdaş sanat dünyasında gösteriyorum. Bienallerde, sanat paylaşımı için yapılmış mekânlarda ya da bu etkinlikler kapsamında ama başka amaçlar için üretilmiş mimari yapılarda. Son İstanbul Bienali’nde Tophane’deki Otopark’ta ürettiğimiz ve hâlen devam eden Ritim Mekânı gibi. Kurduğumuzdan beri, aralar vermiş olsak da Nekropsi’deyim. Tüm kayıtları ve performanslarında yer aldım, görselleri ve yapımıyla da uğraştım. İTÜ MİAM’da (Müzik İleri Araştırmalar Merkezi) araştırma görevlisiydim, stüdyosunda çalıştım. Şu an İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuarı’nda Müzik Teknolojileri’ndeyim ve zaman zaman Mimarlık Fakültesi’nde proje/diploma çalışmalarına gidiyorum. Ses tasarımı alanında filmler ve !f için iki kısa tanıtım var. İlk başladığım yıllarda Anima ile yaptığımız Sony Ericsson reklamı, Masumiyet Müzesi’nin sesleri ve başka sanatçılara verdiğim hizmetlerini de sayabilirim. 
 
Tate, dOCUMENTA, Stedelijk gibi birçok uluslararası kurumda mimarlık, ses ve metnin birlikte olduğu çağdaş sanat çalışmaları yaptınız. Bu çalışmalar ile sinema işlerini nasıl ilişkilendiriyorsunuz? 
Ses üzerinden ele alalım. Bir mekân ya da mekân temsili için bir senaryo dâhilinde ve zamanı örgütleyerek ses tasarımı yapılıyor, bu bir ortaklık. İşlerimin çoğunda, ses işin tümü değil parçası. Mimari ile bazen grafik/metin ile uğraştığım oluyor. Otopark işini kurarken de bu konuda düşünme fırsatım oldu. Temel fark şu galiba, mekânı gündelik hayatın parçası olması fikriyle yaptık, Bienal’den sonra da öyle devam ediyor, kapı açık, her gün her gidişte farklıdır. Film ise sinemanın içinde bir mekân kuruyor, hayal ya da gerçek bir zaman ve mekânı anlatıyor ve genelde bitmiş bir biçim.
 
-Söyleşinin tamamını Hayal Perdesi’nin 51. sayısında okuyabilirsiniz.-
 
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - [email protected] Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..