Yerli Diziler
Dosya Arşivi
Kasım-Aralık 2013
Alternatif Filmler Nerede İzlenir?
03.12.2013 Alternatif Filmler Nerede İzlenir? Hayal Perdesi

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de son yıllarda teknik ekipmanın ucuzlaması, teknoloji kullanımının kolaylaşması ve yaygınlaşması gibi faktörlerin de etkisiyle film çekenlerin sayısı arttı. Gerek kısa film ve belgeselde gerekse de uzun metraj yapımında gözle görülür bir artış yaşandı. Her sene yıllık üretilen film adedi bir öncekinin üzerine çıkarken, grafiklere ve istatistiklere baktığımızda bu çıkışın artarak devam edeceğini öngörmek de mümkün. Peki üretimde yaşanan bu artışın sinemamıza nasıl bir katkısı oluyor?

 

2009 yılında, 104 yerli film vizyona girerken, seyirci sayısı ise 19 milyona ulaşıyor. Recep İvedik 2 (4,5 milyon), Güneşi Gördüm (2,5 milyon), Neşeli Hayat (1 milyon), Kurtlar Vadisi: Gladio (860.000) ve Issız Adam (775.000) yılın öne çıkan yapımları oluyor. Yani 19 milyonluk toplam seyirci sayısının yarısından fazlasını bu beş film alıyor. 2009-2013 arası bu rakamlar üç aşağı beş yukarı benzer şekilde gidiyor ve ağırlık merkezi genel olarak 5-6 film üzerinde oluyor. Eğlence sektörünün içinde yer alan sinemanın yapısı tüm dünyada bu şekilde ilerlediği için sorun yok. Büyük yapımlar her zaman hasılatın büyük bölümünü elde ederek, pastadan en büyük dilimi alıyor. Evet, bu sinema sektörü için geçerli bir şey; fakat burada yolunda gitmeyen şey geri kalan küçüklerin seyirci ve salon rakamları… Örneğin Orada (2009) 2.383, Tatil Kitabı (2009) 1.127, Süt (2009) 1.966, Gölge (2009) 971, Nokta (2010) 2.457, Beş Şehir (2010) 3.511, Pus (2010) 2.066, Canavarlar Sofrası (2012) 368 kişi tarafından izlenmiş. Bu filmlerin hepsi gerek yurtiçinde gerekse de yurtdışındaki festivallerde ödül kazanmış, ülkemizi temsil etmiş ve belirli bir üslubu olan filmler. Buna rağmen, yeterli salon olmadığı için yeterince vizyonda kalamamış ve kendi seyircisine bile ulamamış filmler olarak vizyondan kalkmışlar. Burada belki de meselenin en kilit noktası karşımıza çıkıyor; yani film üretimi artıyor ama artan üretimi destekleyecek sayıda salonumuz var mı acaba?

 

Sinema salonlarında son yıllarda tekelleşme daha da belirginleşti. Mars ve AFM grubunun birleşerek Cinemaximum adıyla özellikle AVM’lerdeki salonların büyük bölümünü eline geçirmesi ve bu salonlarda görece daha düşük bütçeli ve “bağımsız” filmlere yer verilmemesi, uçurumun da büyümesine neden oldu. AVM’ler içinde faaliyet göstermeyen küçük işletmelerin salonlarının yetersiz olması, majör adını verdiğimiz büyük bütçeli film dağıtımcılarının kendi filmlerini oynatma konusundaki baskıları ve 35mm.’den dijitale geçişin beraberinde getirdiği teknolojik ekipmanın yenilenmesi gereği durumu daha da içinden çıkılmaz hâle getiriyor. Bütün bunlar birleştiğinde, Beyoğlu Sineması gibi Ankara’daki Büyülü Fener Sineması gibi sinemaların da ayakta kalmaları doğal olarak güçleşiyor. Bir yandan iş yapacakları filmleri oynatamıyorlar diğer yandan da vizyon şansı bulamayan o kadar çok film var ki, bunlar için yeterli salonları yok. Oynadıklarında da bu filmlerle salonları döndürmeleri maddi olarak mümkün değil. (Bu döngünün nasıl oluştuğunu, sektörden insanların görüşleriyle aktardığımız “Türkiye’de Dağıtım Sorunu” başlıklı dosyamızda [Sayı 34-35] detaylı olarak aktarmıştık.)

 

Başka Sinema

Bu çıkmazın içinde Başka Sinema adıyla başlatılan hareket, salonlara olduğu kadar seyircilere de büyük bir alternatif yaratıyor. Başka Sinema kapsamında, salonlar farklı filmleri farklı seanslarda göstererek dolaşımı ve hareketi sağlarken, seyirciler de vizyonda yeterince gösterilmeyen, bir hafta göstermelik bir şekilde gösterilip sonrasında kaldırılan filmleri bütün bir ay boyunca izleme imkânına kavuşuyor.

 

Onur Ünlü’nün Sen Aydınlatırsın Geceyi, Abdellatif Kechiche’nin Mavi En Sıcak Renktir ya da Noam Baumbach’ın Frances Ha filmleri böyle bir gösterim organizasyonu olmasaydı, muhtemelen vizyona ya bir haftalığına girecekti ya da hiç girmeyecekti. Bu sayede, Kasım ayı boyunca gösterilecek ve seyircisine ulaşacak. Büyük filmler gişe hasılatından en büyük payeyi alırken, en azından bu küçük ama etkili çabayla, küçük filmlere de yaşama alanı yaratılacak. Türkiye genelinde dört salonda (İstanbul’da Beyoğlu, Altunizade Capitol, Kadıköy Rexx ve Ankara’da Kızılay Büyülü Fener) başlayan bu organizasyonun ileride daha da fazla salona ulaşması en büyük temennimiz tabii ki.

 

Müze Sinemaları

Pera Film ve İstanbul Modern Sinema gibi müzelerin sinema programları ise, vizyona girmeyen bağımsız filmlerin ötesinde, vizyona alternatif bir program sunuyor. Pera Film’de Fellini filmleri, Silahlara Veda programı ya da kadın sinemasına ayrılmış özel bir seçkiyi izleme şansına sahip olduğumuz gibi, İstanbul Modern’de de İskandinav sineması ve Yeni Türkiye Sineması gibi tematik kuşaklara ulaşabiliyoruz.

 

Bu programlar sayesinde sinematek kuşağına benzer “alternatif” filmler peşinde koşan, sinemayı sinemada izlemekten keyif alan yeni bir kuşak yetişirken, öte yanıyla da seyirciler çok fazla gösterimde olmayan farklı ülke sinemalarıyla da tanışma fırsatı yakalıyor.

 

Dosya kapsamında konu ile ilgili aşağıdaki isimlerin görüşlerine başvurduk:

 

Müge Turan (İstanbul Modern Sinema)

Fatma Çolakoğlu (Pera Film)

İmre Tezel (Başka Sinema Proje Direktörü)

İşletmeci Görüşleri

 

Dosya söyleşilerini buradan okuyabilirsiniz.

 

Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - [email protected] Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..