Marvel evreninin en son, Thor serisinin üçüncü filmi Thor: Ragnarok 2017 yılının Ekim ayında vizyona girdi. Thor: Ragnarok, Deadpool’un (2016) beklenmeyen başarısından sonra benzer bir yol tutturarak komediyi ağırbaşlılığa tercih etmiş. Komik unsurlar her Marvel filminde yer alsa da Thor: Ragnarok’un farkı sadece önceki Marvel filmlerinden daha komik olmasında değil, başkahramanın da kendisini nasıl gördüğünde belli oluyor.
İlk Marvel filmlerinin kendilerini ve amaçlarını fazlasıyla ciddiye alan kahramanlarının yanında Ragnarok’un Thor’u ilk başta hoş bir sürpriz. Marvel dünyasının büyü, fantazi, bilimkurgu ve macerayı karıştırarak fazlasıyla gürültülü, çoğu zaman gereksiz iddialı fimlerinde kahramanların genelde asık suratlı olduğunu söyleyemeyiz. Yine de hemen hemen hepsinin kendilerini olduklarından daha önemli gördükleri inkâr edilemez. Thor karakterinin rol aldığı önceki beş Marvel filminin aksine bu filmde “Şimşekler Tanrısı” kendisiyle alay edebiliyor, hatta yer yer alay etmenin ötesine giderek kendisinin parodisini yapıyor. Ancak anaokulu çocuklarının giyeceği türden kostümler giyen Marvel kahramanlarının tafralarından bunalmış ve pelerinlerinden büyük laflar etmelerinden sıkılmış izleyici için Thor’un kendisi ile böyle alay edebilmesi filmi izlenebilir kılıyor.
Savaşın Kızı Hela
Thor: Ragnarok’un konusuna gelince, film iki derin problematik üzerinde dursa da bu konuların ikisine de asla derinlemesine nüfuz etmeden, son derece yüzeysel bir biçimde espriler ve savaş sahneleri ile ilerliyor.
Filmin başında öğreniyoruz ki “Her Şeyin Babası” Odin’in aslında bir de kızı bulunmaktadır. Odin’in Asgard’ı kurmak ve yedi âleme “barış getirmek” için yaptığı savaşlarda yanı başında olan bu kızı, Hela, Odin ülküsüne ulaşıp “bilge kral” postuna bürününce bu duruma karşı çıkarak yıkım ve savaşa devam etmek ister. Bu sebeple Odin tarafından çıkamayacağı bir kafese binlerce yıl boyunca hapsedilir. Hela’nın kafesini kapalı tutan Odin’in kendi gücüdür ve Odin, filmin başında ölünce kafes açılır ve filmin ilk beş dakikasında hem Thor ve evlatlık kardeşi Loki, hem de izleyiciler Odin’in bu sefer muhtemelen gerçek ölümü ve hiç bilmedikleri bir ablanın düşmanca tutumları ile baş etmek zorunda kalırlar.
Hemen tüm Batılı eserlerde apaçık görülen ya da alttan alta ima edilen baba-çocuk arasındaki gerilim, Thor: Ragnarok kadar, ondan önceki Thor filmlerinin de temelindeki problem. Tanrı ile ilişkileri, yaratan ve kul ilişkisi olarak değil de baba ve çocuk arasındaki ilişki olarak bilinçaltlarına yerleştirilen bir kültürün hem ailevi düzeyde babayla hem de uhrevi düzeyde tanrı ile ilişkisinin sorunlu olması kaçınılmaz. Kaldı ki hem baba hem tanrı olan Odin ile evlatlarının ilişkisinin bu kadar sorunlu olması sadece kaçınılmaz değil aynı zamanda beklenen de bir durum olmalı. Nitekim Odin’in -şimdilik bildiğimiz kadarıyla- üç çocuğu ile arasındaki ilişkiyi, en iyi zamanlarında bile ancak tolere edilebilir seviyede sürdürmesi bunun delili. Bunların üzerine bir de kral olarak Odin’in, artık işine yaramadığını, iktidarına tehlike olacağını düşündüğü bir adamını, bu kişi evladı bile olsa ekarte etmekte tereddüt duymaması da Hela’nın tutumunun ve rolünün sebebini açıklayabilecek unsurlardan.
Hela’nın öfkesinin, olayları basite indirgemeden yalınlaştıran bir doğası var. Asgard’a gelir gelmez, sarayın dört bir yanındaki bereket ve huzur içindeki zengin ve gelişmiş Asgard’ı resmeden gravürleri, Asgard’ın bu hale gelebilmesi için yapılan savaş ve sömürüleri anlatan gravürlerle değiştirmesi bunun göstergesi. Hela, tarihin, amaca ulaşıldıktan sonra geriye dönülüp kimi kısımların silinerek yeniden yazılmasına, galiplerin, başkalarının varlıklarını cebren gasp ederek elde ettikleri zenginliklerinin altındaki kanın görülmesine müsaade etmemelerine karşı öfke duyuyor. Fakat zayıfın ve zulme uğramışın yanında olan bir öfke değil bu. Daha çok, amacına ulaştıktan sonra gerçek doğasını terk etmiş gibi davranarak adalet, barışseverlik, âlicenaplık postuna bürünenlerin yıkıcı doğalarını saklamalarına, bu doğalarını onlara hatırlatanları göz önünden uzaklaştırmalarına duyulan bir öfke. Hela’ya göre bu kadar güçlüyken “-mış gibi” yapmanın manası yoktur, yıkıma ve öldürmeye devam etmenin sakıncası da. Ona soracak olursanız, Odin de kendinden farksızdır. Bu iddia, günümüz uluslararası politikaları ile düşünüldüğünde izleyici açısından epey manidar aslında.
Film, Thor ve Loki’nin Hela ile karşılaşmaları, şüphe götürmeyecek ezicilikle ona karşı mağlup olmaları ve kaçmaları ile devam ediyor. Hela, o kadar sarsıcı ve yıkıcı bir güç ki karşısına kim çıkarsa çıksın onu yenemeyeceği açık. Bunun üzerine Thor, filmin ana kısmını oluşturan olaylar silsilesinin ortasında buluyor kendini: Hela’dan kaçarken yabancı bir gezegene düşme, orada komiklik unsuru ve senaryoda konu doldurucu bir kısım olayların sonucunda oranın ezilen halkının devrim yapmasının yolunu açma, kendisine Loki, Hulk, Hela ile Odin’in ilk savaşından tek sağ kurtulan Valkyrie olan 142’yi yoldaş yaparak Asgard’a, kız kardeşini yenmeye geri dönme. Fakat yine de Hela’yı yenmenin mümkün olmadığı ortaya çıkıyor. Bunun üzerine Thor, babasının filmin başında “Asgard dediğin bir toprak parçası değildir, halktır,” şeklindeki sözlerini hatırlayarak, Asgard halkını Hela’nın gadrinden kurtarmak için Asgard’dan uzaklaştırmaya çalışıyor. Hela’dan kurtulmanın tek yolu ise Asgard’ı yok etmek çünkü Hela gücünü Asgard topraklarından alıyor. Asgard var oldukça Hela da var olacak. Yani, sömürü ve zulümle gelişmiş ülkeler var oldukça o ülkeleri ortaya çıkaran karanlık ve kötücül güç de tahripkârlığı gittikçe artarak var olmaya devam edecek.
Thor, böylelikle halkını mutlak bir ölümden kurtarmak için ülkesinin yok olmasına izin veriyor. Asgard ortadan kalkınca Hela da ortadan kalkıyor. Böylece filmin son problemi de ortaya çıkıyor: göçmen meselesi. Bir uzay gemisi dolusu insanla kalakalan Thor, Asgardlılar ile ne yapacağına bir süre karar veremiyor. Sonra onları Dünya’ya, Norveç’e getirmeye karar veriyor. Eh, ne diyelim, gerisini Norveç Dış İşleri düşünsün. Gerçi Asgardlıların da kendileri gibi sarışın ve mavi gözlü olduğunu göz önünde bulundurursak dış uzaydan gelen göçmenler muhtemelen Suriyeli göçmenler kadar sorun olmayacaktır Norveçliler için. (Betül Özel Çiçek)
(Bu yazı ilk olarak Hayal Perdesi'nin 62. sayısında yayınlandı.)