Dardenne Kardeşlerin son filmi Meçhul Kız, başkarakteri Jenny’yi vicdanı ile uymakla yükümlü olduğu kanunlar arasında ikileme sokar. Bu ikilem Jenny’nin insani vasıfları kadar, yasaların vicdana uygunluğunu da sorgulayacak bir hikâyenin başlangıcıdır. Zira kanunların da insanlar gibi ruhu vardır. “Ratio legis” yani kanunun ruhu, koyuluş amacı anlamına gelen Latince hukuk terimi burada devreye girer.
İnsanoğlu dünyaya insan kılıfında, “insan” olmak için gelir. Kimi bunun farkında olarak yaşarken kimisi ise sadece canlılığın idamesi için yaşar. Bunun neticesinde yaşadıkları süre içinde her insan kendine özgü bir yol tutar. Her insan ferdi kadar farklı yol ve haliyle farklı hassasiyette vicdan terazileri oluşur. Yaşama amaçlarının ve tercih edilen yolların farklılığı toplum içinde kaosa neden olur. Toplumsal düzeni sağlayan kanunların “ratio legisi” vasatın altında vicdana sahip olanların ortaya çıkardığı kaosu önlemek, refah ortamını sağlamaktır.
Vicdan temel olarak insanın içindeki doğru ile yanlışı ayıran duygudur. Bu duygu kişinin insan olma yolunda kat ettiği mesafeyle doğru orantılı olarak gelişir. Kişi insan olma yolunda ilerledikçe kanunların çizdiği sınırlar onun için yeterli olmaktan çıkar. Gelişmiş vicdana sahip olan kişi, zaten en doğal haliyle toplumsal kurallara uyar ve hatta onun üzerinde değerler üretir. Bu kişilerin insan olma yolunda çıktıkları her basamak onlara daha olgun ve daha hassas değer yargıları kazandırır. Kanunlara uymak ancak toplumsal düzeni sağlayacak vasat bir vicdana sahip olmayan insanlar için sağaltıcıdır. Buna karşılık vicdanları vasatın üstünde, hassas bir teraziye sahip olanlar için yasalar indirgeyici, hatta vicdanı zedeleyici olabilir. Jenny’nin yaşadığı gibi, yasalarca masum ilan edilseler de kendi vicdan mahkemelerinde yargılanmaları kaçınılmazdır.
Meçhul Kızın Katili Kim
Jenny meslek hayatında başarılı ve özverili bir hekimdir. Hekimlik kariyeri için önemli bir gelişme yaşar ve daha üst düzey bir kliniğe kabul edilir. Fakat kader hiç beklemediği bir zamanda kapısını çalar. Bir gece muayenehanede çalışırlarken zil çalar, Jenny mesai saatleri dışında oldukları için stajyeri Julien’in kapıyı açmasına müsaade etmez. Ertesi sabah, muayenehanenin kapısına gelen kızın ölü bulunduğunu öğrenir. Yasal olarak hiçbir sorumluluğu ve suçu olmamasına karşın Jenny derin bir vicdan azabı çekmeye başlar. Polisin karşısında yalnızca bir tanık, vicdanının karşısında ise sanıktır. Kapıyı açsaydı meçhul kızın ölmeyebileceği düşüncesi Jenny’nin peşini bırakmaz. Kendi kurduğu vicdan mahkemesinde kendini suçlu bulur ve yine kendini cezalandırır. Kariyer planlarından vazgeçer, evini muayenehaneye taşır ve hayatını hasta bakmaya adar.
Jenny’nin sahip olduğu gibi gelişmiş bir vicdana sahip olabilmek için insanın hayat boyunca işlenmesi gerekir. İnsanlar bu işlenme miktarınca hayvandan daha aşağı ile “Hz. İnsan” arasında bir yelpazede dağılır. Dardenne Kardeşler de filmde bu yelpazeden farklı insanlık hallerine yer verir. Bir yanda kadın tacirleri, mafya, katiller, bir yanda suça göz yummak suretiyle suç işleyenler vardır; diğer tarafta ise ölümünde kanunen bir suçu olmadığı halde, meçhul kızın kimsesizler mezarlığına gömülmesine gönlü razı olamayan Doktor Jenny. Vicdan sorgulaması bu karakterler üzerinden gelişir ve hikâyenin sonunda kanunların sınırlarıyla yetinmeyecek bir vicdan betimlenir.
Vasat ile Yetinmemek
İnsanın işlenmesi ve vicdanının parlaması için ise er meydanına çıkması gerekir, yani başka insanlarla ilişkiye girer, türlü imtihanlardan geçer. Kişi ancak bir diğerinde kendini seyrederek yolculuğuna devam edebilir. İnsanın doğasındaki toplu yaşama arzusu bir anlamda bu tamamlanma duygusunun da sonucudur. Öte yandan diğer insanlarla etkileşim halinde yaşamak belli sorumluluklar getirir. Bu sorumluluklar hem bir diğerinin hakkını korumak hem de ilişkileri insani boyutlarda devam ettirmek içindir. Zatında olan potansiyelin farkında olanlar için iyi-kötü ayrımı hayatlarına mündemiç olduğundan kanunların zorlamasıyla yapılmaz, Jenny'de olduğu gibi kendiliğindendir. Fakat iyi ve kötüyü ayırt edemeyenler, vicdan terazileri bozuk olanlar içinse kanunlar vardır ve gereklidir. Kanunların getirdiği cezai yaptırımlar, uymak zorunda olunan kurallar vicdan sahibi olmayanları dahi toplumda yaşayabilecekleri bir zemine çeker. Kanunlar zoruyla hayatlarına çekidüzen vermeleri sayesinde, çukur olmaktan kurtulur ve toplumsal düzeni koruyacak vasata yetişirler.
İnsanı vasatın üzerine çıkaracak yegâne şey ise sevgidir. Jenny’nin hassas vicdanını ortaya çıkaran sevgi, filmde hastalarına karşı özveriyle yaklaşımı, Julien’in gönlünü almak için köyüne kadar gidişi, kısaca insana verdiği değer ile gösterilir. Toplum düzenini ve huzurunu sağlamak için koyulmuş kanunlar, bunu tesis etmede sağlıklı bir vicdandan daha etkili değildir. En nihayetinde mesele “insan” olma kaygısı taşımaktır, başlangıç noktasına dönersek, insanın “ratio legisi” aşktır, sevgidir.
Yasalar belli bir insan grubu için sağaltıcı olsa da hamurunda karşılıklı fayda ve çıkara yaslanan bir düzene hizmet eder. Faydacılık ise gücünü aşktan ve sevgiden alan samimiyet temelli ilişkilere yer bırakmaz. Bir toplum ancak ve ancak birbirini seven insanların artmasıyla huzur bulur. Meçhul kız ölse ve onun için yapacak bir şey kalmasa bile Jenny ailesine ulaşmaya, bir gün gelip mezarını ziyaret edebilmeleri için kızın kimliğini bulmaya çalışır. Bu çabası etrafındaki diğer insanların vicdanını da etkiler, hatta kızın ölümüne sebep olanın suçunu itiraf etmesini sağlar. Düzenin değişmeyeceğini bilse bile, insan vicdanına kulak verip, kendini vasatı belirleyen kanunlarla sınırlandırmamalı. Çünkü kanunlar insanın vicdanına yaklaşabildiği ölçüde adaleti sağlar.