Zeki Demirkubuz’un bir önceki filmi Bulantı vizyona girdiğinde kimi eleştirmenler tarafından bir eşik olarak değerlendirildi. Demirkubuz’un canlandırdığı Ahmet karakterinin son sahnedeki nedameti, diz çöküşü onun sineması açısından bir sıçrayış, yeni bir aşamaya geçişin işaretiydi. Hâlbuki Demirkubuz’un sinemasında senelerdir ele aldığı konulara yaklaşım biçimi ve kendine çizdiği sınırlar oldukça belirgindi. Filmografisindeki diğer örneklerde de bu çerçevenin sınırlarına farklı biçimlerde yaklaştığı olmuş ama hiçbir zaman dışına çıkmamıştı.
Kor beklenen sıçramanın gerçekleşmediğinin, Demirkubuz sinemasında yeni bir dönemin başlamadığının delili oldu. Film, klasik Demirkubuz karakterlerinden müteşekkil, benzer meselelere benzer yaklaşımlar sergileyen bir seyir. Sinemasında insan ruhunun derinliklerine inmeyi, özündeki arayışları, korkuları, öfkeyi ve kibri deşifre etmeyi kendine şiar edinen yönetmenin insanın özünden neyi kastettiğini artık bilmeyen yok: Kötülük. Bu sebeple zayıf ve kırılgan, hayata karşı kayıtsız çizdiği karakterlerini insanın tecrübe ettiği en güçlü duygular olan aşk, kıskaçlık, kin, hınç ve öfke ile sınıyor. “İhanet” ile “aşk”ın karşı karşıya getirdiği kişilerin iç mücadelelerini olabildiğince az diyalog ve minimal bir anlatımla perdeye aktarıyor.
Emine (Aslıhan Gürbüz) soluk yüzü, hayata karşı kayıtsız hâliyle yönetmenin diğer kadın karakterlerinin bir nevi özü konumunda. Onun bu masum, mağdur, çekingen hâllerine rağmen; en basit mimikleri, zaman zaman parlayan bakışları, kurduğu cümleleri ve küçük hamleleriyle dahi, özünde bütün savrulmaların müsebbibi olacak kudrete sahip olduğunu biliyoruz. Kocası Cemal (Caner Cindoruk), işinde yaşadığı yıkımın ardından ciddi bir borç altına girer, karısını ve çocuğunu bırakarak Romanya’ya gider. Kalbi delik çocuğuyla bir başına kalan ve konfeksiyona yaptığı el işi ile geçinen Emine’nin karşısına çıkan eşinin eski patronu Ziya (Taner Birsel), bütün kuşatıcılığı ve “merhametiyle” ona ve çocuğuna sahip çıkar. Genç kadına iş bulur, oğlunu ameliyat ettirir. Geçmişte de Emine’ye âşık olan Ziya ile aralarında bir ilişki başlar. Cemal’in Romanya’dan dönmesi ile bu üçlü ilişki ağı iyice karmaşık bir hâl alacaktır. (Tuba Deniz)
Yazının tamamını Hayal Perdesi'nin 52. sayısında okuyabilirsiniz.