Söyleşi
Abbas Kiyarüstemi SÖYLEŞİ:Murat Pay, Celil Civan “Bir fotoğraf bile bu kadar şey anlatırken biz film çekmekle aslında gevezelik ediyoruz.”
11.07.2016 “Karamsar Düşüncelerle Film Yapmam”

 

Dergimizin 30. ve 31. sayısında filmografisini ele aldığımız İranlı usta yönetmen Abbas Kiyarüstemi ile Eylül ayında Tahran’da bir görüşme yaptık. Filmlerinin seyirciyle kurduğu ilişki, şiirle sinema arasındaki yakınlık ve fotoğrafın imkânları gibi konularda yaptığımız görüşmeden bir kısmını aşağıda sunuyoruz. 

 

Murat Pay: Birçok filminizde filmin araçları, malzemeleri film içinde yer alıyor. Bunun sebebi nedir?

 

Ben aslında genel ifadeyle izleyiciye siz aslında film izliyorsunuz, bunun bilincinde olun mesajını veriyorum. Çünkü benim filmlerimin birçoğu melodram değil. Melodram olmadığı için seyirciyi etkilemeye çalışmıyorum. Ama ne kadar etkilememeye çalışsam da seyirciyi, seyirci bir şekilde duygularıyla bakıyor olaya. Duygularıyla baktığı için birtakım farklı anlamlar olabiliyor. Hayır, bundan kaçmayın, izlediğiniz salt bir filmdir mesajını vermek için, bunu yaratmak için kullanıyorum. Mesela Hayat Devam Ediyor filminde bu tekniği daha çok kullandım. Çünkü o zaman deprem bölgesine yeni gitmiştik. Deprem sıcağı sıcağına olmuştu. Burada o mesajı vermek için bu teknikten daha fazla yararlanmıştım. Orada aslında çok farklı oldu, diye beni eleştiren arkadaşlarım oldu. Ben onlara dedim ki, biz bir belgesel çekmiyoruz. Bir olayın tamirini yapıyoruz. Dolayısıyla biz bu olayın filmini yapıyoruz; ama yaparken de bir şeyleri restore ediyoruz. Mesela bizim Taziye adında Hz. Hüseyin’in yasını anlatan sokak tiyatroları var. Burada bu teknik çok kullanılır. Bu sokak tiyatrosundaki oyuncular ara ara siz Kerbela olayını izlemektesiniz mesajını verir. Arada hatırlatıyor.

 

Celil Civan: Depremden söz ettiniz, bir şeyi tamir ediyoruz, belgesel çekmiyoruz dediniz. O zaman toplumsal meselelerle ilgili bir soru soracağım ben. İlk filmlerinizde toplumsal meselelere daha doğrudan değiniyorsunuz. Dostun Evi Nerede?’den sonra da toplumsal meseleler var ama daha dolaylı bir anlatım var.

 

Evet, benim genel anlamda yapmış olduğum filmler kişisel görüşlerimi yansıtan filmler. Dostun Evi Nerede? filminden sonra da aslında bazı filmlerimde yine toplumsal meseleler var. Mesela son filmimde, Sevmek Gibi’de de var. Ama salt hedefim bu değil. Çünkü ben yıllardır kenara çekildim, daha münzevi bir hayat yaşıyorum. Dolayısıyla daha çok kendi kişisel görüş ve ideallerimi yansıtan filmler yapmayı tercih ediyorum, toplumsaldan ziyade. Ben fotoğrafa verdim kendimi, fotoğraf çektim. Video art var.

 

 

(Üstteki fotoğrafı anlatıyor… Eyfel Kulesi karşısında bir aile.) Bence bu bir film, başlangıçta bir film. Bu ikisi bacanaklar. Bunlar bir aile. Bu muhakkak bunun oğlu; çünkü ayaklar ikisinde de aynı. Anne kızdır bunlar muhtemelen, ayaklarını aynı şekilde tutuyorlar. Bu reisleri muhtemelen. “Eyfel’i görmek istiyordunuz, bak geldim gösteriyorum size!” diyor. Bir aile reisi havası var. İlk harekete geçen, yürüyen bu. Peşinden bunlar geliyor. Dikkat et, duruşu da onlardan farklı.  Muhtemelen Türkler.

 

M.P.: Ben de o fotoğrafın filmini çekecek misiniz diye soracaktım.

 

Ben 72’de ilk defa fotoğraf çekmeye başladığım zaman Paris’e gitmiştim. Bir fotoğraf bile bu kadar şey anlatırken biz film çekmekle aslında gevezelik ediyoruz. Biraz önce gördüğünüz fotoğraf bir sürü hikâye anlatıyor.

 

Söyleşiyi Hayal Perdesi 37. sayısından okumak için tıklayın.

 

ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - [email protected] Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..