Yerli Diziler
Dosya Arşivi
Temmuz-Ağustos 2011
Türk Sineması Araştırmalarının Dünü Bugünü
18.07.2011 “Film eleştirisi film pazarının isteklerine cevap veren bir kuruma dönüştü” Fırat Yücel

 

a) Ülkeden ülkeye, ekolden ekole değişkenlik gösteren bir konu bu. Ancak çok genelleyerek bakarsak, özellikle 1980 öncesi film eleştirisinin yüklendiği rol ile bugünkü film eleştirisinin rolü arasında bir uçurum olduğunu söyleyebiliriz. Bugün film eleştirisi, büyük oranda serbest piyasa ve film pazarının isteklerine cevap veren bir kuruma dönüştü. Piyasanın talep ettiği oyunu oynamaktan geri durmuyor. Bu da şöyle bir oyun: Birtakım filmler var, bunların tıpkı bir market ürünü gibi iyi ve kötü olarak sınıflandırılması ve bu sınıflandırma üzerine birtakım gereksiz tartışmaların yapılması, hangisi iyi hangisi kötü, kim iyi oynadı kim kötü oynadı, şeklinde bir söz ve şahsi beğeni fazlalığı üretilmesi gerekiyor. Magazin programlarının ünlülerin kıyafetlerini değerlendirdiği bölümlerinden çok da farkı yok aslında bunun. Günümüz film piyasasının varlığı bu beğeni kültürünün devam ettirilmesine bağlı ve film eleştirisi de bu oyunun parçası olmak dışında bir rol üstlenmiyor. 1980 öncesine baktığınızda ise film eleştirisinin, üretilen sinemanın hem anlatımına hem de içeriğine daha müdahil olduğunu, filmlerin içeriği ve biçimini birbirinden ayrıştırmadan değerlendirdiğini, kameranın nerede durduğu ile konu edilen sosyal-politik içeriği birbirinden ayırmadan ele aldığını gözlemleyebilirsiniz. Kameranın nereye konulduğu, karakterlere nereden baktığı ahlâki ve politik bir meseledir. Film eleştirisinin asıl işlevi de bunu tartışmaktır. Oysa şu an filmin tüm öğeleri birbirinden ayrıştırılıyor eleştirilerde, sinematografi-oyunculuk-yöntemenlik-sanat vs. şeklinde sınıflandırılarak ele alınıyor. Geriye yazarın, sözkonusu öğelere dair şahsi beğenisi dışında pek bir şey kalmıyor. Bu tamamen film piyasasının ihtiyaçlarına cevap veren bir eleştiri mantığıdır. Ne kadar açıksözlü, cesur vs. olmaya çalışırsa çalışsın, herhangi bir filmi ne kadar kötülerse kötülesin, böyle bir film eleştirisi ancak piyasanın talep ettiği “beğeni yarıştırma oyunu”na hizmet edebilir.

b) Her yayın organının kendi kriterleri vardır. Ayrıca şunu da söylemek gerekir ki, tek bir film eleştirisi türü yoktur. Yani “film eleştirisi” tek bir şey değildir aslında. Genel kriterlerden bahsetmek bu yüzden çok afaki. Ancak yayın organlarının yayın politikasından ve tercih ettikleri film eleştirisi türünün kendi kriterlerinden bahsedebiliriz. Bununla birlikte, anlaşılan o ki, bir filmin biçimiyle içeriğini birbirinden ayırmak, bir filmi parçalara ayırıp her parçayı sanki birbirinden bağımsız bir şekilde değerlendirmek nerdeyse bir kritere dönüşmüş durumda. Ve bu çok yanıltıcı bir şey, çünkü böyle bir eleştiri geleneği bile yok. Bu tamamen piyasanın taleplerini karşılamak için üretilmiş ve sonradan da her nasılsa alışkanlık halini almış, bütün anaakım medyaya yayılmış bir eleştiri formatı.

c) Son dönemde, çok olumlu bulduğum bir hareketlenme olduğunu söyleyebilirim. Özgünlükten ziyade şöyle bir sorun olduğuna inanıyorum: Özellikle sinema bölümlerinde, sinema sanatı kendi içine kapalı bir alan olarak görülüyor ve bu şekilde öğretiliyor. Gerek diğer disiplinlerle gerekse de sanat dallarıyla bağı kurulmayan, teknik bir alan olarak. Oysa sinema özü gereği, tüm sanatları içinde taşıyan ve özellikle sosyal bilimlerle yakından ilişkili bir sanat biçimi. Psikoloji, sosyoloji, edebiyat ve tüm bunların işaret ettiği meselelerle bağ kurmadan herhangi bir filmin hakkıyla ele alınabileceğini düşünmüyorum. Oysa Türkiye’de bir şekilde şöyle bir uçurum oluşmuş: Ya filmlere, biçimden ve anlatımdan bağımsız biçimde, birer sosyal metin olarak bakılıyor ya da filmler sanki içinde diğer alanlara dair unsurlar taşımayan, sadece teknik öğelerden kurulmuş mekanik şeylermiş görülüyor. Bu iki bakış, bir arada olması gerekirken birbirinden tümüyle koparılmış. Ve çok saçma biçimde bu iki ekol birbiriyle sürekli çatışır Türkiye’de: Biri “sen çok politik bakıyorsun” der, diğeri “sen sadece biçimsel bakıyorsun” der ve bu böyle gider. Her iki taraf da yanlıştır, çünkü bunlar birbirinden ayrılamaz. Böyle bir çatışmayı beslemek yerine, bu iki bakışın birbiriyle diyalog kurmasını sağlamak gerekiyor.

YORUM YAZ:
Ad Soyad:
Yorumunuz:
Kalan: (Sadece 600 karekter olabilir)
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - [email protected] Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..