Albüm, gerek 35 mm tercihiyle gerekse kara mizah türünde anlatısıyla son dönemdeki en cesur ilk filmlerden. Film, çocuklarını evlat edindiklerini gizlemeye çalışan bir çiftin trajikomik hikâyesini konu alıyor. Cannes başta olmak üzere Saraybosna, Kudüs, Adana film festivallerinden ödüllerle dönen Albüm 2 Kasım’da vizyona girdi. Yönetmen Mehmet Can Mertoğlu ile Albüm’ün yenilikçi üslubunu, hikâyesinin politik göndermelerini, filmin dünyasını inşa süreçlerini konuştuk.
Albüm’ün yapım süreci nasıl gelişti? Çok uluslu bir ortak yapım olmasının avantaj ve dezavantajları nelerdi?
Açıkçası ortak yapım kaçınılmaz ilk filmler için. İlk film destekleri oldukça sınırlı. Özel sektörün ticari olmayan filmlere desteği yok denecek kadar az. Bakanlıktan aldığımız parayla bir film yapmak maalesef imkânsız neredeyse. Filmin bütçesini karşılayabilmek için Fransa ve Romanya’yla ortaklık yaptık. Mali açıdan bir avantajı oldu ve önemli film profesyonelleriyle çalışma imkânı buldum. Böyle bir etkileşim benim için kıymetliydi. Ama bunun beraberinde getirdiği çok fazla kâğıt işi, bürokrasi var. Yine de getirilerinin daha fazla olduğunu söyleyebilirim.
Evlat edinme yüksek sesle konuşulmasına alışık olmadığımız bir mesele. Filminizin hikâyesi nasıl ortaya çıktı?
Kişisel tanıklıklarıma yaslanıyor. Ben taşrada büyüdüm, Akhisarlıyım. Yaşantımın on beş yılı Akhisar’da geçti. Çevremde evlat edinilmiş insanlar vardı, bunların her seferinde nasıl açığa çıktığını gördüm. Bildiğim bir konuydu. Ben de resmi tarih ile gerçek tarih arasındaki zıtlıklar ve tarih yazımı meselesiyle çok alakalı olduğum için bunu bir ailenin evlat edinmesi üzerinden anlatmayı düşündüm. Film evlat edinmenin sadece legal bir kısmını anlatıyor, ciddi bir de illegal boyutu var. Türkiye’de hiç yapılmamış bir şey olduğunu düşünmüyorum, defalarca yapıldı evlat edinme üzerine filmler. Bu daha mizahi bir dille işleyen bir film, öyle bir ayrıksılığı var.
Kan bağı olmayınca, ebeveynler takıntılı bir şekilde geçmişi kurgulamaya girişiyor. Resmi tarih yazımını hatırlatan bu çaba hakkında ne söylersiniz?
Evlat edinilirken Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan yetkililer bu işi yürütüyor. Sosyal hizmetler yetkilileri her seferinde uyarıyorlar, bu çocuğa kesinlikle bildirin, belli bir yaşa, belli bir erişkinliğe geldiği zaman. Çünkü er ya da geç öğreniliyor ve çok kötü sonuçları oluyor. Buna rağmen sosyal statü fark etmeksizin insanlar bundan kaçınıyor. Akademisyenlerden tutun da hizmet sektöründe çalışanlara kadar, hiç fark etmiyor, herkeste aynı güdü var. Çünkü insanlar kendilerine usturuplu addedilen ve diğer insanların kulağına hoş gelecek bir tarih yaratmaya çalışıyorlar. Evlat edinme kutsal ve çok hayırlı bir şey olsa da çocuk biyolojik olarak onların evladı olmadığından dolayı, özellikle taşrada daha fazla sıkıntı getirebiliyor. Tabii ki devletler için öyle, herkes tarih yazımı merakında. Türkiye’yi düşünün mesela, imparatorluğun çöküşünden sonra yeni cumhuriyet Güneş Dil Teorisi gibi her türlü tuhaflığa başvuruyor bir tarih inşa etmek için. Ben de bir aile düzeyinde, mikro bir düzeyde bu meseleye bakmak istedim.
(Söyleşinin tamamını Hayal Perdesi’nin 55. sayısında okuyabilirsiniz.)