Türk rock müziğinin efsane gruplarından Blue Blues Band’in iki müzisyeni Yavuz Çetin ve Kerim Çaplı’nın hikâyesi Blue belgeselinde beyazperdeye taşınıyor. Türk sinemasında pek fazla örneğini izlemediğimiz müzisyen belgesellerinin iddialı bir örneği olmaya aday Blue için yetmişe yakın müzisyen ile röportaj yapıldı, grubun daha önce çok az kişi tarafından seyredilmiş arşiv görüntülerine ulaşıldı. Çekimleri hâlihazırda devam eden filmin en geç 2017’nin ilk aylarında gösterilmesi planlanıyor. Belgeselin yönetmeni Sertan Ünver ve yapımcısı Suzan Güverte Blue’nun hazırlık ve çekim süreçleri hakkında sorularımızı yanıtladı.
Yavuz Çetin ve Kerim Çaplı hakkında belgesel yapma fikri nasıl ortaya çıktı?
Sertan Ünver: Hayalin başlangıcı Kerim Çaplı’nın vefat ettiği döneme uzanıyor. İsmini biliyor, maceralarını duyuyordum. Ancak her anlamda ne kadar sıra dışı bir hikâyesi olduğunu anlamam, şu anda filmin röportaj editörlüğünü yapan Serkan Seymen’in Roll dergisi için hazırladığı dosyayı okumamla oldu. Bu hayal yıllarca rafta kalıp tozlandıktan sonra, nihayet 2014 yılı sonlarında hayata geçme fırsatı buldu. Ardından Yavuz’un hikâyesini de dahil etmeye karar verdik. Zira hem müzikal deha hem de trajik detaylar anlamında çok fazla kesişen noktaları vardı. Amacımız, bir gruptan yola çıkarak iki büyük müzisyenin kafalarının içine girmek ve neyin eksik olduğunu, hikâyenin neden yarım kaldığını her boyutuyla ortaya koymak.
Suzan Güverte: Yavuz Çetin’in bilinen birçok, Kerim Çaplı’nın ise gizli ama büyük bir hayran kitlesi var. Film fikrini ortaya çıkardığımızda aslında uzun zamandır talep edilen bir konu olduğunu anladık.
Projenin hazırlık sürecinde neler yaptınız?
SÜ: Araştırma süreci bir yıl sürdü, kimlerle konuşmamız gerektiğine karar verdik. Yoğun bir arşiv çalışması yaptık, hâlâ da devam ediyor. Arşivleme konusunda ülkece sıkıntılıyız sanırım, yine de hayal bile edemeyeceğimiz görüntülere ulaştık.
SG: Film için yaklaşık yetmiş müzisyenle röportaj yapıldı. Her röportajda hikâye yeniden şekillendi. Filmin çekimleri hazırlık süreciyle birleşti, çünkü hakkında film yaptığımız müzisyenlerle ilgili birçok bilinmeyen var.
Projede kimlerle çalıştınız? Bu kişileri neye göre belirlediniz?
SÜ: Proje danışmanımız Yekta Kopan. Kendisi en başından beri işin içinde, her konuda fikir alışverişinde bulunuyoruz. Görüntü yönetimi danışmanımız ise daha önce Iron Maiden, Red Hot Chili Peppers, Slip-knot gibi müzisyenlerle çalışan Yon Thomas. Onunla da çekim aşamasından önce filmin görsel yapısıyla ilgili uzun toplantılar yaptık.
SG: Sinema için belgesel yapma amacında olduğumuzdan her adımda filmi yükseltecek fikirler bulmaya çalıştık. Hikâye noktasında Kurtcebe Turgul’a, müzisyen ilişkilerinde MÜYAP’a, yapım modelinde Zeynep Atakan’a danıştık. Filmde iki ana karakter ve paralel giden üç hikâye var. Bütün bu noktaları seyircinin de takip edebileceği şekilde birleştirmek ve aynı zamanda büyüsünü bozmamak amacındayız.
Müzisyenlerin ailelerinin belgesele bakış açısı ne yöndeydi? Destek aldınız mı?
SÜ: İlk başta biraz şüpheyle yaklaştılar. Geçmişte gerçekleşmeyen projeler için kapılarının sıklıkla çalındığını düşünürsek haklılar da. Ancak yüz yüze geldiğimiz ve derdimizi anlattığımız andan itibaren bize tam destek oldular. Hem arşivlerindekileri hem de akıllarındakileri bizlerle paylaştılar.
SG: Aileleri ve en çok da arkadaşları... Ben projeye başladığımızda gelecek katkıyla ilgili şüphe duyuyordum ancak başladığımız anda bütün kapılar açıldı. Türkiye’de çok ünlü olduğu için ulaşmakta problem yaşayacağımızı düşündüğümüz müzisyenler bize aynı gün içinde randevu verdi. Bu da bize doğru bir iş yaptığımız konusunda güven verdi.
Yavuz Çetin ve Kerim Çaplı bugün müzik yapan birçok ismin müziğe başlama sebebi. Bu müzisyenlerin hatıralarına ve görüşlerine belgeselde yer verildi mi?
SÜ: Röportaj talebiyle bağlantıya geçtiğimiz herkes çok mutlu oldu, böyle bir işe kalkıştığımız için. Sonrasında çekim aşamasında da gördük ki, bu ikilinin yeri ayrı. Müzisyenliklerine ve kişiliklerine müthiş bir saygı var. Herkes alçakgönüllülük ve samimiyetle anılarını paylaştı, geçmişe dönerek Yavuz Çetin ve Kerim Çaplı’yı yorumladı. Ne yazık ki hep “keşke” ile biten yorumlardı bunlar.
SG: Belgeselde Teoman, Aylin Aslım, Batuhan Mutlugil, Deniz Arcak gibi birçok isim var.
Blue Blues Band’in diğer üyeleri Batu Mutlugil ve Sunay Özgür’ün belgesele nasıl bir katkıları oldu?
SÜ: Batu Mutlugil, projeyle ilgili ilk görüştüğümüz isimdi, zira onun desteği olmadan bu işin altından kalkmamız çok zordu. İkilinin hayatıyla ilgili çok önemli bir yol gösterici oldu. Sunay Özgür de desteğini hiç esirgemedi, tüm bildiklerini ve düşündüklerini bizlerle paylaştı. İki isimle de saatler süren sıra dışı söyleşiler yaptık.
Proje sürecinde sanatçıları daha yakından tanıdınız. Yavuz Çetin ve Kerim Çaplı’nın Türk rock müziğindeki yeri hakkında ne düşünüyorsunuz?
SÜ: Müzisyen olarak herkesin hakkını teslim ettiği isimler zaten. Özellikle Yavuz’un müzikal anlamda taviz vermemiş ve ağır bedelleri göze alarak hayalinin peşinden gitmiş olması önemli. O dönemi düşünürsek, Türkçe sözlü müzik yapma konusundaki ısrarı da... Gitarist olarak etkisinden bahsetmeye gerek yok zaten. Kerim Çaplı ise tam bir yeraltı efsanesi gibi. Çok az insanın izleme şansına eriştiği, her şeyi çalabilen, başka bir boyutta yaşayan bir dahi. Yetenek bazlı düşünürsek, şu anda Kerim Çaplı’nın dünya müziğindeki yeri hakkında konuşuyor olmalıydık.
Belgesel iki müzisyenin Blue Blues Band’de beraber çaldıkları dönemi mi ele alıyor? Öncesi veya sonrasında çalışmalarını da belgesele dahil ettiniz mi?
SÜ: Ana eksenimiz, ikilinin kesişme noktası olan Blue Blues Band. Ancak sık sık geri dönüşler yaparak diğer dönemlerini de irdeliyoruz. Müzikal ve psikolojik açıdan nasıl bir evrim geçirdiklerini anlayabilmek adına bu önemli. Yavuz’un lise ve üniversite zamanlarını, Kerim Abi’nin Amerika günlerinde yaptıklarını da filmde bulabileceksiniz.
Yavuz Çetin’i eşsiz gitar performanslarıyla kendine has müziğiyle tanıdık. Kerim Çaplı ise Türkiye’de pek tanınmasa da yurtdışında Jimi Hendrix gibi birçok önemli isimle çalışmıştı. Belgesel iki müzisyenin bilinmeyen yönlerini de açığa çıkarıyor mu?
SÜ: Kerim Çaplı’nın durumu enteresan, ulaştığınız her cevap beş yeni soru doğuruyor. Bugün bile öğrendiklerimiz bizi şaşırtmaya devam ediyor. Dünyada eşi az bulunan bir müzisyen. Onun Amerika’da geçen çocukluğu ve orada yaptığı çalışmalarla ilgili bilinmeyenlerin peşine düştük. Ayrıca bir türlü bitiremediği solo albümünün hikâyesi ve çok az kişinin dinlemiş olduğu kayıtları da filmde yer alacak.
Yavuz’un da özellikle neden böyle bir sonu tercih ettiğiyle ilgili insanlara bir fikir verebileceğimizi ve onu biraz daha iyi anlamalarını sağlayabileceğimizi düşünüyorum.
Avrupa ve Hollywood sinemasında müzisyen belgesellerine sıklıkla rastlıyoruz. Ancak Blue Türkiye’deki ilklerden sanırım. Sizce nasıl bir fark yaratacak?
SÜ: Mümkün olduğunca o dönemin ve konu edindiğimiz müzik türünün ruhuna sadık kalmaya çalıştık. Bu doğrultuda, özellikle kurgusal anlamda farklı bir şey ortaya koymaya çalışıyoruz.
Popüler müziğin piyasaları ele geçirdiği bir dönemde Blue belgeseli rock müziğine ilgi uyandırabilir mi?
SÜ: Rock müziğine zaten bir ilgi var. Artık her şeye rahatlıkla ulaşılabildiğini düşünürsek, her müzik türünün belli bir kitlesi var. İlgi uyandırmanın dışında insanların daha bilinçli ve üzerine kafa yorarak müzik dinlemesine katkı yapmak daha doyurucu bir ödül olur.
SG: Umarım bu tür belgesel filmlere de daha çok ilgi uyanır ve taleple birlikte bu tür kahraman hikâyeleri daha çok anlatılır
Belgeselin yapım süreci şu an hangi aşamada?
SG: Filmin Türkiye çekimleri tamamlandı. Kerim Çaplı’nın anıları ve onunla çalmış müzisyenlerle görüşmek için Amerika çekimimiz olacak. Temmuz’un sonunda bir hafta sürecek bu çekim bittiğinde uzun bir kurgu süreci başlayacak.
Belgesel seyirciyle ne zaman buluşacak?
SG: 2016’nın sonu ya da 2017’nin başında açılış gösterimini yapmayı hedefliyoruz.