Alpgiray Uğurlu, kısa filmlerle başlayıp Uvertür ile uzun metraja geçtiği kariyerine Enkaz ile devam ediyor. Film, Nisa ile Barış karakterleri üzerinden depremin telafisi olmayan hasarlarına odaklanırken tür filmi klişelerinden ve felaket filmlerinin alışıldık hikâyelerinden uzak duruyor. Yönetmen-senarist Uğurlu ile Enkaz’ın hikâyesinin arka planını, zorlu yapım sürecini, olası depremin bugünün medyası ile imtihanını ve yeni projesi Organik Aşk Hikâyeleri’ni konuştuk.
Enkaz’ın hikâyesi nasıl ortaya çıktı?
Deprem hakkında yazmak istiyordum ama hikâye depremi anlatmakla kalsın istemedim. Bunu yapmak için iyi araştıracaksın ya da içinden geleceksin. İnşaat mühendisiyim, üniversitedeki bütün eğitimimiz olası depremler üzerineydi. Kısa film yaparken kafamda deprem hikâyeleri vardı. İşaret olsa gerek; bir aile dostumuzun depremzede olduğunu öğrendim. Fark ettim ki bu kadın bize gelirken asansör kullanmıyor, sekizinci kata merdivenlerden çıkıyor. Depremde eşini kaybetmiş. Deprem meselesinin film yapılmaya değer bir öneme sahip olduğunu düşündüm ve yazmaya başladım.
1999 depreminin anıları hâlâ taze, toplumsal hafızamızdaki travmaların hikâye üzerinde etkisi var mıydı?
Oradan çıkmam gerekiyordu. İlk defa anlatılan bir konu değil. Bir sürü örneği var. Özellikle yabancı örnekler seyircinin katharsis yaşaması üzerine kuruluyor. Onlara benzememek için uğraştım. Enkaz’da o noktada durmak, travmatik durumu ön plana almak istemedim. Seyredenlerin hafızasında küçük de olsa yer edecek bir durumu anlattım sadece. İnsanlar filmi izledikten sonra ne var ne yok diye evlerini kontrol etseler yeter. Büyük bir şey öğretme isteğim yok, sinemanın öğretme gücü olduğunu düşünmüyorum, fakat en azından fark ettirebilir.
Yapım süreci nasıl gelişti? İki sene önce çektik filmi. Birçok ortak yapımcı var. Arkadaşlarımızın çoğu para almadan çalıştı. Suzan Güverte ve Umut Bayoğlu yapımcılarım. Suzan’la Romanya’da tanıştık, projeyi götürdüm. Kabul edince çalışmaya başladık. Koray Sevindi ve Barış Akyüz devreye girdi. Öncelikle öz kaynaklarımızı ortaya koyduk ve bütün yapımcılığı Suzan Güverte üstlendi. Motivasyonumuz filmi çekmek üzerineydi. Kalan kısmı sonra halledebileceğimizi düşündük.
Diğer filmleriniz de minimal bütçelerle hayata geçirildi. Nasıl başarıyorsunuz?
Uvertür’de aynı yöntemi izlemiştim. Bütçelendirdiğin zaman normal bir film bütçesi çıkıyor ama para almayan insanlar, destekler var. Mesela Gidelim Buralardan Berlin’in (2016) bütçesi sıfırdı. Berlin seyahatlerim sırasında ortaya çıktı.
Enkaz’ın konusu itibariyle sponsorlar getireceğini tahmin etmiştik. Akasya (Asıltürkmen) enkaz altında performansını sergiledikçe ve ortaya çıkan işi gördükçe filmin potansiyelinin kuvvetli olduğunu ve farklı olabileceğini düşündüm. Birkaç hafta ara verdik ve senaryoyu biraz revize ettim. Oyuncular ve yapımcıyla paylaştım ve şimdiki versiyonu üzerinde herkes hemfikir oldu. Enkaz altından çıkanların duygularını açığa çıkarmak için Barış karakteriyle alakalı revize yaptım. Hikâye ilk versiyonda enkaz odaklıyken son halinde Barış karakterinin ağırlığını artırdım.
(Söyleşinin tamamını Hayal Perdesi’nin 57. sayısında okuyabilirsiniz.)