1. Sinemadaki bütün kategorizasyon işlemleri iki grup tarafından yapılır: yapımcılar ya da akademisyenler. Filmciler ya da seyirciler bu tanımlamaları yapmazlar. Siz bir sinemacı olarak bana bu soruyu sorunca tabii ki bana yetersiz ve anlamsız geliyor. Bir şeyi tanımlayarak onu kontrol etmeye başlarsınız. Bu Türk filmidir ya da değildir dersiniz (ardından da ben yerli filmden hoşlanmıyorum dersiniz) meselâ. Hâlbuki bunu yapan hangi kategoriye girecek diye düşünmez, o sadece işini tamamlamaya çalışır. Daha sonraki süreçler onu tanımlamaya başlar; meselâ festival yönetmelikleri ya da akademisyenlerin tanımlamaları gibi. Biz sinema yapan insanlar her şeyi etiketlemeye ve tanımlamaya karşı olsak bile bu süreç ekonomik dinamiklerinden dolayı gerçekleşecektir. Aksi takdirde yapımcılar filmlerini satarken oluşturacakları reklâm ve pazarlama stratejilerini belirleyemez. Akademisyenler de bir şeyi analiz etmek ve bu analizin sonucunda bir tanımlamaya ulaşmak istediklerinden ben istemesem ya da onaylamasam da filmime bir menşe ya da tür damgasını yapıştırırlar.
2. Bu sıfat tabii ki benim açımdan biraz eksik kalıyor. Bakın bu sıfat tanımlaması şu anda sinemanın sorunu değildir. Türkiye’nin cumhuriyet sonrası uygulamaya çalıştığı bir projenin artık işlememesinden kaynaklanan ve herkesi ilgilendiren bir sorundur. Dolayısıyla sinemacılar da bu ülkede yaşayan bireyler olduğu için onları da etkilemektedir. Aynı bir Kürt ses sanatçısı, Kürt bilim insanı, Kürt politikacı gibi. Yani toplum olarak şu anda yüzleştiğimiz yok sayma ve inkâr politikasına vereceğimiz kalıcı cevaplar sonrası yerine oturacak bir temel kimlik sorunundan bahsetmekteyiz.
3. Bu meseleye dair soruların bile -ne kadar nazik ve entelektüel bir inceliğe sahip gibi görünseler de- öteki olmanın nasıl bir duygu olduğunu anlamayı içinde barındırmamaya devam ettiği inancındayım.
İlk olarak şu söyleniyor aslında: “Türkiye sineması demek doğru mu ya da yeterli mi? Yani ‘Türkiye’ sonuçta coğrafi bir isimdir, Türk sineması demek yerine Türkiye sineması deyince sorun çözülüyor mu?” diyerek, ötekinin makul uzlaşma girişimiyle soruna onun gözünden bakılmadığı için hafiften dalga geçiliyor. Türk sineması demek neden bu kadar koyuyor deniliyor aslında!
Sorunun “veya” diye başlayan ikinci kısmına benzer sorular da bahsettiğim imaları barındırabilir. Burada ezen ulusun ilerici aydınları, ezilenlerin kendilerine empati kurmasını istiyor. “Yahu kardeş biz ırkçı değiliz; buradaki “Türk” kavramının/sıfatının belirli bir tarihsel söylem içerisinde kurulmuşluğu/icat edilmişliği göz önüne alınamaz mı? Bu “Türk kavramının/sıfatının yerine illâ başka bir isim mi bulmamız lâzım!” imasıyla kendi yaşamlarından ve rutinlerinden ödün vermek istemiyorlar.
Şimdi sizin derginizin ismi Hayal Perdesi. Bu isim sizi tanımlıyor. Siz bunu deklare ettiğinizden dolayı size bu isimle hitap etmemiz gerekiyor. “Kardeş size kısaca hayalperest desek olmuyor mu? Niye illâ bu Hayal Perdesi isminde diretiyorsunuz?” demek gibi bir şey bu.
Empati yeteneğimizi kaybettik... Bana on yaşıma kadar mahallede herkes “yumurcak” derdi ve ben bu isimden nefret ederdim. Çünkü o dönemlerde Türk sinemasında bir çocuk yıldıza benzediğimden bu ismi takmışlardı bana ve sadece ismi değil karakteri de benzetmeye çalışırlardı. Çocukken sinir olmama rağmen bu isme karşı koyamamıştım. On yaşıma bastığımda yeni bir eve ve yeni bir çevreye taşındık. Ailemdeki herkese bir daha bana asla “yumurcak” diye hitap etmemelerini çok net bir şekilde deklare ettim. Ailem “Hüseyin” isminin kendisinin “yumurcak” sıfatı/ismi kadar sempatik olmamasına rağmen isteğimden dolayı saygı gösterdiler ve bir daha beni o isimle çağırmadılar. Yeni çevrem de diğer ismi daha önce duymadığı için beni hep Hüseyin olarak çağırdı.
Evet, biraz çocuksu bir tanımlama oldu, ama ne olur eğer sizin can ciğer dostunuz, kardeşiniz ve aynı toprakları paylaşan komşularınız ismini değiştirmek istiyorsa bunu onlara çok görmeyin.
İkna olmasanız bile sadece onlar istiyor diye bu isteğe saygı gösterin. İnanın sizin çocuklarınız bunu bir sorun olarak bile görmeyecekler. Bizim oralarda Elma’ya Elma deniyor.