Söyleşi
Mahmut Fazıl Coşkun & Tarık Tufan SÖYLEŞİ:Tuba Deniz "Hayat biçimleri, müzik türleri dönüşse de müziğinden ve kendi hayatından taviz vermeyen bir adamın hikâyesinden yola çıktık. Böyle biri şarkılarını kendi hayat tarzıyla hiç örtüşmeyen taşrada söylemek zorunda kalsa neler yaşar sorusuna cevap aramaya çalıştık."
09.12.2013 Yozgat Blues, Bir Büyüme Hikâyesi

Bir önceki filmi Uzak İhtimal (2009)’de mizah ile melankoliyi harmanlayarak, sıradan insanın gündelik hayatından bir kesit sunan Mahmut Fazıl Coşkun’un ikinci filmi uzun süredir bekleniyordu. İstanbul Film Festivali’nde izleme şansı bulduğumuz Yozgat Blues’ta da benzer bir yaklaşım var fakat burada daha yetkin bir sinema dili dikkat çekiyor. Söylediği Fransızca şarkı, sık sık fön çektirdiği peruğundan vazgeçemeyen Yavuz karakterinin etrafında örülüyor senaryo. Babasının vefatının ardından belediyenin müzik kursundaki öğrencisi Neşe ile birlikte İstanbul’dan Yozgat’a, bir kulüpte şarkı söylemek için çıktığı yolculuk onun içe kapalı dünyasının bir nebze deşildiği, babasından kopup ergenlik sürecini tamamladığı bir büyüme yolculuğu aynı zamanda. Yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun ve senaryo arkadaşı Tarık Tufan ile filmi, taşrayı ve sinemada taşraya bakışın dönüşümünü konuştuk.

Yozgat Blues’da Tarık Tufan’ın bir hikâyesini senaryoya dönüştürdünüz. Bu süreçte nasıl bir çalışma gerçekleştirdiniz, hikâyeden neleri eksilttiniz, neleri eklediniz?

Tarık Tufan: Geçmişte çok uzun süre aynı tür, özellikle Batı aranjman müziği söyleyen müzisyenler vardı. Böyle müzikler söyleyen ve yaptığı işi önemseyen.. Hayat biçimleri, müzik türleri dönüşse de müziğinden ve kendi hayatından taviz vermeyen bir adamın hikâyesinden yola çıktık biz de. Böyle biri şarkılarını kendi hayat tarzıyla hiç örtüşmeyen taşra, küçük bir mekânda söylemek zorunda kalsa neler yaşar sorusuna cevap aramaya çalıştık. Bunun üzerine kafa yorarken Yavuz ve yanındaki diğer karakterler şekillenmeye başladı. Senaryoyu geliştirmek bir buçuk yıl sürdü. O zaman zarfında Yavuz karakterinin öncesi, psikolojik ve sosyal arka plânı üzerine çalıştık, diğer karakterler belirlendi, mekân olarak da Yozgat tercih edildi.

Senaryoyu birlikte yazmak nasıldı?

T.T. Biz zaten Mahmut’la birlikte çalışıyoruz, daha önceki filmde de beraberdik. İlk filmden sonra az çok Mahmut’un nasıl sahneler çekebileceğini tahmin ediyorsun. Bazen o beni ikna ediyor, bazen ben onu. Aynı ortamda çalıştığımız için de bol bol konuşma imkânı bulduk.

Filmin hikâyesinden ziyade karakterler, özellikle de Yavuz’un karakteri ön plâna çıkarılmış gibi. Bizim sinemamızda çok fazla örneği olmayan bir durum bu. Bunu özellikle mi tercih ettiniz?

T.T. Bizim sinemamızda iyi filmler zaten karakter oluşturmayı başaranlardır. Biz de karakter üzerine kafa yoruyoruz. Karakter üzerine çalıştığında bu kez onun nerede olduğundan bağımsız olarak ne hissettikleri meselesi daha önemli bir hal alıyor. Yavuz karakterinin de o anlamda filmde sürekli derinleşen bir duygusu var, aslında yaşanan olaylar çok da önemli değil. Karakterlerin birbirleriyle yaşadıkları çatışmalar, suskunluklar, mutluluklar daha belirgin.

Söyleşinin devamını derginin son sayısından okuyabilirsiniz.

 

 

ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - [email protected] Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..