Hayal Perdesinin Gözünden
Türk Sineması Araştırmaları
17.03.2014 Büyük Usta Wong'un Büyülü Stiline Dair Zeynep Turan

''Demek ki filmsel görüntü özü itibariyle, hayatın biçimleri ve yasalarına uygun şekilde düzenlenen, zamanın içinde var olan hayati olguların gözlemlenmesidir. Gözlemin önkoşuluysa, seçmedir. Çünkü bir film şeridine yalnızca ortaya çıkmasını istediğimiz filmsel görüntüye yararlı olabilecek parçaları kaydederiz.'' (1)


Gong Er, babası ve ustası Gong Yutian'dan kendisine miras kalan Bagua stiliyle bembeyaz karın ortasında adeta dans ederken Wong'un muhteşem sahne tasarımının gölgesinde kalmayan ve her daim bize biraz daha fazlasını hissettiren iki küçük detay vardır: Gong Er'in küpeleri… Wong bu detayı rastgele yerleştirmemiştir. Gong Er gibi çok güçlü bir kadın karakterin tüm acıları, anıları ve melankolisinin filme iyice nüfuz edişinden sonra bu iki küpe onun sıradan bir kadın olmadığının bir kez daha altını çizer. Bunun da ötesinde, yönetmenin Büyük Usta’da (Yi dai zong shi) titizlikle işlediği her sahnesinde yakalayabileceğimiz detaylardan yalnızca biridir. Yani teknik anlamda bizzat Wong'un yaptığı bir seçim ya da tercihtir diyebiliriz.

Wong'un bilinçli olarak tercihte bulunduğu önemli noktalardan bir diğeri ise kadın ve erkek karakterlere yaklaşımı ve onları filmde nasıl konumlandırdığı… Wong, süper kahraman ya da dövüş filmlerinde sıkça rastladığımız ve gerçek hayatta bir türlü karşılaşma imkânı bulamadığımız kuvvetli ve fedakâr erkek imajı çizmiyor. İp Man, Wing-Chun dövüş sanatının en büyük ustası olmasına rağmen anlatılan hikâyenin yegâne kahramanı olmuyor. Onun yenilmezliği bir gerilim unsuru ya da bir fantazi haline getirilmiyor. İp Man'in kahramanlığından ziyade onun ortaya koyduğu dövüş sanatına, Wing-Chun stiline odaklanıyoruz. İp Man'i ise filmin tamamına yerleştirilen Kung Fu felsefesinden bağımsız olarak bir baba, eş ve âşık bir erkek olarak da görebiliyoruz.

Aynı şekilde evlenmeyi reddederek babasından miras aldığı Bagua stilini yaşatmayı ve babası gibi hiçbir kavgada yenilmeyen bir dövüşçü olmayı tercih eden Gong Er de dövüş filmlerindeki kadın karakterlerden birçok yönüyle ayrılıyor. Gong Yutian'ın hiçbir öğrencisine öğretmediği Bagua stili bir kadın karakter tarafından kusursuz şekilde hayata geçiriliyor ve onun gücüne güç katıyor. Kendisine ihanet eden Ma San'dan intikam alınmamasını ve Gong Er'in evlenip mutlu bir hayat sürmesini dileyen Gong Yutian'ın bu vasiyeti dahi Gong Er'i durdurmaya yetmiyor. Sırf kadın olduğu için Gong Er'i muhatap kabul etmeyen ve ona evlenmesi gerektiğini söyleyen Ma San, Gong Er'in zarif ve zorlu Bagua dansı karşısında yenik düşüyor. Gong Er bir anlamda hikâyenin ve hafızanın taşıyıcısı haline de geliyor. Wong 1930'lardan 60'lara kadar sürdürdüğü bu zamansal yolculukta; Japonya'nın 1938'de Foshan'ı işgalinden, Hong-Kong iç savaşına kadar, bin bir türlü savaş, göç ve işgal arasında kaybolan bir geleneğe de böylelikle ışık tutmuş oluyor.

Genellikle yüzlere odaklanan kamera tercihi ve açık diyafram değeri ve etkili ışık kullanımıyla arka fonu flu hale getiren yönetmenin bu tercihi de filmin zaman duygusunu etkiliyor. Wong, film şeridinde ne görmemizi istiyorsa tüm teknik imkânları da buna göre kullanıyor. Gong Er ile İp Man'in birbirlerine en yakın oldukları ancak yine de temas edemedikleri o an, akıp giden yıllar içerisinde kaybolmuyor. Dövüş sahnelerindeki el, ayak hareketleri en ufak ayrıntısına kadar gösterilebiliyor. Gong Er altmış dört el hareketini ustaca havada savururken ve kar tanelerini geri püskürtürken sanki yıllar geçiyor. Böylelikle Wong, politik arka planı çok güçlü ve çetrefilli olan bu uzun zaman dilimini de üzerimize boca etmeden hissettirebiliyor.

Kuzeyin en büyük ustası Gong Yutian'dan aktarılana göre Kung Fu'nun yalnızca bir saldırı ya da bir dövüş sanatı olmadığını, başlı başına bir yaşam tarzı olduğunu anlıyoruz. Wong'un kendisine has ışık, renk ve müzik kullanımıyla bezediği sahneleri bunun neden bir yaşam tarzı olduğunu gözler önüne seriyor. Wong son filmi Büyük Usta ile sinematografisindeki estetik algının kökenine dair bir farkındalık uyandırıyor.


(1) Andrey Tarkovski, Mühürlenmiş Zaman, sf. 54

 

 

YORUM YAZ:
Ad Soyad:
Yorumunuz:
Kalan: (Sadece 600 karekter olabilir)
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..