Hayal Perdesinin Gözünden
Türk Sineması Araştırmaları
25.07.2014 İnce Buz Kara Kömür Gündüz Gözüyle Havai Fişek Zeynep Turan
Micha X Peled’in Küreselleşme Üçlemesi’nin ikinci belgeseli Mavi Çin (China Blue, 2005), Çin’de bir kot fabrikasında çalışan Jasmin’in ailesinden uzakta zor koşullar altında uzun saatler nasıl çalıştığını; onun “acınası” gündelik hayatını beyazperdeye taşır. Amerikalı yönetmen Peled üçlemede, Hindistan’dan Çin’e ve Amerika’ya uzanan küreselleşmenin; vahşi kapitalizmin bedelini ödeyen insan yığınlarının içinde bulunduğu çıkmazı ve çaresizliği ele alır. İşsizlik, çevre kirliliği, geçim sıkıntısı, göçmenlik alabildiğine küreseldir ve kaçınılmazdır. İnsan ise bu küreselliğin bir aracı, mağduru ya da savunucusudur. Dünya üzerindeki bu düzeni anlamaya çalışırken insan her koşulda küreselliğin birincil muhatabı kabul edilir. Peki gerçekten bu böyle midir? İnsanın yaşadığı şehirle, çalıştığı fabrikayla, içine doğduğu toplumla arasındaki iletişimsizliği, sorunları anlatmanın tek yolu tüm bu faktörlerin onu nasıl bir çıkmaza ve yalnızlığa ittiğinin altını çizmek midir? Peki ya sinema bundan daha fazlasını söyleyebilmek ve hissettirebilmek için bir fırsat değil midir?
 
Diao Yinan, İnce Buz Kara Kömür (Bai ri yan huo) ile bu fırsatı en iyi şekilde değerlendiriyor. Çin’in bir kasabasında işlenen cinayetlerin peşine düşen dedektif Zhang ile cinayetlerle irtibatlı olan Wu arasındaki buz gibi romantizmin kömür yığınlarına, buz kütlelerine rağmen ortaya çıkabildiği ve filmin anlatım diline katkı sağlayabildiği bir film yapıyor Diao Yinan. Çin’in büyüyen ekonomisi ve gelişen sanayisi altında ezilen; küçük bir kasabada hayatta kalabilmek adına sürekli çalışan bir toplum profili yerleştirmiyor filmin arka planına. Aksine Çin üretiminin bel kemiği olan kara kömürün şehrin dokusuyla kurduğu tezatlardan ve uyumdan çıkan puslu güzelliği gözler önüne seriyor.
 
Gerçekleşen cinayetlerin yanı sıra; ceset parçalarının kömür fabrikalarından çıkması ve film boyunca buz gibi bir kışın yaşanıyor oluşu; hâlihazırda endüstrinin geliştiği şehir manzarasını iyice karanlık bir yapıya büründürüyor. Yinan’ın böylesi bir kent tasviri tercih edişi ve aslında bu tasviri nasıl çizdiği hayli önemli. Şehirlerin film içerisindeki özerk yapılarının korunuyor oluşu birçok yönetmen sinemasından da aşina olduğumuz bir durum. Hikâyelerini Robby Müller’in kamerasından takip ettiğimiz Wim Wenders ve Jim Jarmusch sineması şehirlerle kurdukları irtibat açısından hem anlam zenginliği hem de sinematografik olarak oldukça güçlü. Aynı şekilde İnce Buz kara Kömür’ün görüntü yönetmenliğini üstlenen Dong Jinsong’un, Yinan’ın çocukluğundan bugününe taşıdığı bu küçük endüstri kentini hikâyeye paralel olarak en iyi şekilde resmettiğini söylemek mümkün. İstasyonların, tren vagonlarının, altgeçitlerin, tünellerin, pistlerin film boyunca hikâyeye katkı sağlaması yönetmenin yaşadığı yerle kurduğu ilişkiye dair de bize birçok ipucu sunuyor.
         
Donuk Şehrin ve Yüzlerin Cazibesi
Yinan’ın filmin arka planına yerleştirdiği kent manzarası yalnızca bir yerleşim birimi olarak olumlu ya da olumsuz etki bırakan bir unsur değil; karakterlerin birbirleriyle olan ilişkilerini, içinde bulundukları ruh halini de yansıtan Çin’in yeni ekonomi-politiğine dair düşünmemizi sağlayan bir yapıya sahip.
 
Kömür fabrikalarında çalışan işçiler için fabrikanın soğuk ve hantal yapısı ne ifade ediyorsa; memur olarak kamu görevini yapan Zhang ve bir kuru temizleme dükkânında çalışan Wu için yaşadıkları şehir benzer şeyleri ifade ediyor. Fabrikaların yorgun ve ağır yapısı kentin sokaklarına sızmış; ortak bir varoluşun inşa edildiği kamusal alan olarak şehir, fabrikaların bu yönünü miras almıştır. Modernitenin getirdiği değişikliklerin küresel ölçekte aynılaştıramadığı şey “yeni” olanın farklı coğrafyalardaki bireyler tarafından onların kültürel kodlarına göre yaşanıyor oluşudur. Her ne kadar bunu yaşama ve anlamlandırma şekli değişiyorsa da sanayi işçiliğinden memurluğa uzanan sınıfsal aidiyetlere rağmen insanın yalnızlığı tecrübe edişi değişmemektedir.
 
Gizemi bir an olsun yitirilmeden sürdürülen cinayet soruşturmasının gerilimi özellikle Zhang ve Wu arasındaki belirsiz ilişkiden kaynaklanıyor. Hem seyirciyle hem de kendi aralarında korudukları mesafe filmin arka planındaki şehir manzarasıyla örtüşüyor. Tıpkı kasaba sokaklarındaki kış soğuğu ve durağanlık gibi aralarındaki duygusal ilişki de tüm donukluğuna ve çıkmazlarına rağmen cazibesini yitirmiyor. Bu belki de mevcut mesafeyle ortaya çıkan garip bir yalnızlık hissiyatından ileri geliyor. Taşradan aşina olduğumuz o ebedi sessizlikten ve “yaşlılıktan” doğan yalnızlıktan uzakta kent yalnızlığının yeni yeni yerleştiği, acemi duygusal bir tecrübe yaşanıyor.
 
Yinan bu tecrübeyi aktarırken Çin’in bu küçük endüstri şehrinin siluetini ve Çinlilerin bu siluet ile kurdukları ilişki şeklini de göz önünde bulunduruyor. Yinan tek bir karakterin kahramanlığını ön plana çıkarıp, olaylar üzerinde durmaktansa; tüm olan biteni tadında bırakıp, karakterlerin aralarındaki ilişkiden neşet eden duygular ve bu duygular ışığında sorgulamaya açılan toplumsal değişim ve dönüşüm üzerine düşünmeye sevk ediyor. Bu da hiç de alışık olmadığımız tarzda kurgulanan bir gerilim ağının Çin’in yeni “birey” algısından; yalnızlığa ve küçük endüstri kentlerindeki insan ilişkilerine kadar birçok alana uzanmasını sağlıyor.
 
Çin’deki ağır sanayinin getirdiği zor çalışma koşullarından, memuriyetin handikaplarına; kentte en yoğun haliyle hissedilen yalnızlıktan, yeniden inşa edilen insan ilişkilerine varana dek Çin için neyin iyi neyin kötü olduğuna dair kesin bir hükme varmayan yönetmen tüm bunları arka plana atıp; renksiz ve tatsız gibi de dursa her şeye rağmen insanın içinde beslediği duyguların belirleyiciliğine inanıyor. Diao Yinan Batılı akademisyenlerin, uzmanların kendi kavramlarıyla bir türlü kategorize edemediği, örtüştüremediği bu yüzden de anlamakta hala güçlük çektiği Çin’in farklı bir kıtadan nasıl gözüktüğüne ya da nasıl gözükmesi gerektiğine aldırış etmeden; attığı fişekler gündüz gözüyle görülemeyecek olsa da derdini kendi durduğu yerden anlatabiliyor.

 

 
YORUM YAZ:
Ad Soyad:
Yorumunuz:
Kalan: (Sadece 600 karekter olabilir)
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..