2008’deki finansal krizin medyadaki yansımalarına baktığımızda daha çok, kaybeden şirketleri, işsiz ve evsiz kalan orta sınıfları gördük. Oysa devrevi krizler nasıl kapitalizmin doğasına özgüyse, kaybedenlerin yanında kazananların varlığı da, krizde olsun olmasın, kapitalizmin bir parçası. Dolayısıyla krizin sadece şirketleri ve orta sınıfları batırmadığını ama bazılarını zengin ettiğini de bilmek gerekiyor. Leonard Cohen’in bir şarkısında dediği gibi “fakirler daha da fakirleşirken zenginler daha da zenginleşiyor.”.
Oliver Stone’un son filmi Borsa: Para Asla Uyumaz’ın (Wall Street: Money Never Sleeps, 2010) en önemli noktası kazananları göstermesi. Film krizi fırsat bilen, dahası piyasalarda spekülasyon yaratarak kriz çıkaran büyük şirketleri masaya yatırdıktan sonra teşrihe devam etmek yerine masada yatanı gösterip “işte kapitalizmi kötü hale getiren bunlar” demekle yetiniyor. Bu açıdan Stone’un filmi bir kapitalizm eleştirisi yapmak yerine “kapitalizm iyi ama çevresi kötü” diyerek Stone’dan anti-kapitalist bir film bekleyenleri hayal kırıklığına uğratıyor. Başkahramanın sevgilisine mücevher satın aldığı sahnede “gizli reklâm” yapan bir filmin kapitalizmi ne kadar eleştirebileceği de tartışma konusu.
Film kazanan şirketleri gösterse de hikâyeye baktığımızda, kaybeden biriyle karşılaştığımızı söylemek zor. Filmin ana kahramanı Jake Moore (Shia LeBeouf) büyük bir yatırım şirketinde çalışan bir brokerken kriz yüzünden birkaç kez işsiz kalır. Ama emlak işi yapan annesine yazdığı çeklerden pek de kötü durumda olmadığı anlaşılır. Çalıştığı firmanın patronu intihar edince iflasın ve intiharın sebebinin rakip firma tarafından ortaya atılan bir dedikodu olduğunu öğrenen Moore, benzer bir dedikodu yayarak rakip firmaya zarar veriyor. Ama daha sonra aynı firmada çalışmaya başlar. Başka bir ifadeyle Moore, kapitalizmin yarattığı sıkıntıları görse de çözümü yine kapitalizm içinde arar.
Filmin diğer kahramanının durumuysa daha da iyi: Yıllar önce spekülasyon yaptığı için hapse atılan Gordon Gekko (Michael Douglas) hapisten çıkarken yalnız ve beş parasız görünse de ilerleyen sahnelerde kapitalizm ve kriz üzerine yazdığı kitapla (Açgözlülük İyi midir?) ünlü bir yazar haline gelir. Dahası filmin sonunda İsviçre’de epey yüklü bir parası olduğu ortaya çıkar. Filmde kriz üzerine etkileyici bir konuşma yapan Gekko’nun filmin sonunda para uğruna kızını ve damadını oyuna getirmesi ise kapitalist toplumda para burjuvanın değil, burjuva paranın kölesi olur diyen Marx’ı doğruluyor. Gekko, para uğruna hapse düşse de içindeki yeşil dolarlar uyumak bilmez. Gekko’nun bu durumu kapitalist bireye dönük bir eleştiri gibi görünse de onun üniversitede yaptığı konuşmanın altmetninde kapitalizmi değil, tüketim kültürünün “balon”larına kanan orta sınıfları eleştirmesi ibreyi yine kapitalizmden yana büküyor.
Doğrusu Stone’un filmi, kapitalizmde kaybedenlerin dertlerini anlatmak ve kapitalizmi eleştirmek yerine “tuzu kuru”ların sıkıntılarına eğilmeyi yeğliyor. Bu anlamda, filmdeki kişi veya şirketlerin kriz sürecindeki kişi veya şirketlere anıştırma yapması da “ilginç” bir canlandırmadan öteye gitmiyor. Filmdeki tek ilgi çekici noktaysa kapitalizmde kazanmanın da iflâsa uğramanın da bir kişinin ağzından çıkan spekülasyona bağlı olması. Stone’un bu vurgusu kapitalizmin, liberallerin iddia ettiği gibi rasyonel ve adil bir zeminde hareket etmediğini gösteriyor.
Gekko hapisteyken kızıyla kendi adına açtığı hesapta biriken parayı kızından çalıp işletir. Eldeki parayı epeyce katladıktan sonra kızına ait kısmı geri verir. Filmin sonundaki bu sahneyle Gekko’nun bütün yalan ve dolanları örtbas edilmeye çalışılır ve bu geri ödeme kapitalizmin iyilikseverliği olarak gösterilir. Paranın diğer kısmıysa elbette sessizce Gekko’nun yanına “kâr kalır.”
Oliver Stone, New York Times’a konuşurken finansal krizle ilgili bir filmin perdeye, hele anaakım sinemaya aktarılmasının kolay olmadığını söylüyordu. Stone’un bu açıklaması sinemanın, özellikle Holivud sinemasının imkânları düşünüldüğünde akla yakın görünse de film bağlamında bu açıklama, “kapitalizmi eleştirmemek” için bir bahane gibi duruyor. Borsa: Para Asla Uyumaz, finansal krizle ilgili ilk Holivud filmlerinden biri olarak seyirciyi tatmin etmiyor ama öte yandan krizle ilgili yeni ve daha iyi filmler için bir beklenti yaratıyor.